KitapJames Hillman “karakteri” hayatın ileri yıllarında yaşam merkezi olarak irdeliyor

KARAKTERİN GÜCÜ

Hillman beynini çalışmasında gösteren yazarlardan biri. Yaşama bir fikir getirmek için kullandığı sözcüklerle başlayarak bizi kendisiyle birlikte düşünmeye davet ediyor. Başka hiç kimse sözcüklerin tarihsel anlamıyla ondan daha ustalıklı dalga geçemez. Asla hafif tarafından sözcük seçmez, hatta “kalp” ya da “kuru” ya da “son” sıradan sözcükleri bile. Terimler yoluyla düşünmemizi ister. Yol boyunca da iç görü için bir mit ya da imajı kullanabilir ve kavramı çevire çevire yol alır, sabırla her yönünü inceleyerek. Hedefe ulaşmak için acelesi yoktur. Tersine, süreç vardır, en tanıdık malzeme içinde bile diğerlerinin çoğundan daha fazla araştırma vardır. Erotik deneyim tartışmasını eski Eleusis miti kadar geriye götürecek ve bu kadar derine kazımadan, yani…  gerçekte ne konuda konuştuğumuzu bilmediğimiz konusunda bizi ikna edebilecek kaç yazar vardır. Bütün bu sözler Hillman’ın yeni çalışması için.”Karakterin Gücü” modern dünyada yaşlanma konusunda pek çoğumuzun başvuru kaynağı medyanın tam tersini söylüyor.  İstatistikleri  kabul etmiyor. Yeni bir hikaye yazmıyor, yeni bir diyalog açıyor. Uzun ömürlülük konusunda bir kitap için “Karakterin Gücü” yalnızca kapsamının bilgeliği bakımından değil aynı zamanda tonu ve akıcılığı bakımından da tam olarak mükemmel bir kitap. Hillman’ın tezi, kişisel ve mali taahhüdün ötesinde, yaşamın ileri yıllarının yüksek ve soylu bir amacının olduğu yolunda; onlar bizi kariyer ve aile sorumluluklarının yanısıra gençlik ve orta yaşımıza egemen olan heyecan ve boş şeylerin dikkatimizi bozmasından özgür kılıyor. Hillman’ın projesi daha önemli olamazdı. Tıp bilimi yaşamlarımıza yıllar – on yıllar değilse de- ekledikçe yaşlanma döneminin yaratıcı olarak kullanımı milyonlarca insan için daha da acilleşmektedir. Ve şimdi bu daha da büyük bir toplulukça yaşandığından kültürel değerlerimizin radikal bir şekilde değişmesini bekleyebiliriz. Hız şeridi ve yaşam koşuşturması belki artık yok olma yolunda.

Ama onların yerini ne alacak? Hillman’ın yanıtı var. O, geleneksel karakter kavramını yaşamın çekim merkezi olarak canlandırmak üzere çıkarıyor. “Karakter” diyor, “yaşlanma laboratuarında rafine ediliyor.” “Form”un insan versiyonu, Aristo’nun anladığı şekilde: şeylerin öz kimliği. “Forma sadık” olma bu nedenle, yaşamın tam da ne olduğudur. Hillman , Aristo, Platon ve Cicero’dan yararlanıyor, ancak ana kaynağı, her zaman olduğu gibi, Carl Jung’, yaşlılığı  yaşamın kendi koşullarında anlaşılmayı hak eden  bir fazı olarak tanıyan ilk büyük psikiyatrist.

Bu çapta zihinler arasında dolaşıyoruz –çok fazla klasik mitoloji ve modern literatürün yanı sıra—alışıldık Pazar- desteğinin çok ötesindeyiz, yaşlanmanın “60’ta nasıl dinç kalınır” işlemi. Bu Hillman’ı özetlemeyi zorlaştırıyor, ama bu kitap bir bulgular ya da sonuçlar kitabı değil. Bir anahtar psikolojik kategori olarak karakterin araştırılması.

Hillman teziyle içten bir şekilde uğraşıyor, asla kaçmıyor. Sağlığın bozulması, seks organlarının yaşlanması, duyuların ve belleğin uyuşması, hatta huysuzluk gibi karmaşık ayrıntılara giriyor. Gene de bu alanların her birinde, karakteri daha zengin bir anlayışın anahtarı yapan bir dönüş buluyor.

Örneğin, seksüel fantezinin (anahtar örneği olarak Picasso’nun yaşlanmasını kullanıyor) karakteri fiziksel performanstan daha çok yansıttığına inanıyor. “Performans düşerken, erotik fantezi yelpazesi genişler ve renklenir… Belki de erotik hayal gücü yaşlılıkta fiziksel canlılık için bütün yürüme bandları fitness havuzlarıyla birlikte olandan çok daha işe yarar. Yalnızca kas ve kemik üzerinde keyifli bir yaşam süremeyiz, başka bir şey, erotiklik, ateşi tutuşturmak zorundadır. “Kitabın iki bölümü gelecek yıllar için aklımda kalacak.  Sonsuz dönüş miti üzerine bizim Amerikan varyasyonumuz olarak Hillman’ın lise nostaljisi analizi psikolojik bir cevher. Benzer şekilde “Yüzün Gücü” dediği filozofik ara fasıl “yüzün gelişimi olarak yaşlanma” harika bir küçük tema, insanın hatırlayabileceği insan gösterişi üzerine en bilge denemelerden biri.

“Yüz” diyor Hillman bize “toplum etiğinin başladığı yerdir.” Sonra “yaşlanan yüz cerrahi olarak değiştirildiğinde, kozmetik olarak zorlandığında ve onun birikegelmiş karakteriyle oynandığında ne olur? Etrafta gözlemiş olduğu gibi bütün plastik cerrahi görmüş yüzler biriyle aynı görünmeye başlıyor, olgun bir insanın peşinde koşması için tuhaf bir amaç. Eğer Hillman’ın okuyucuları bu bölümü ciddiye alırlarsa gerçek karakter insan içinde yüzünü göstermek için sonunda kendini özgür hissedecektir, ancak plastik cerrahların çoğu kendini işsiz bulabilir.

“İnsanlardaki gerçek güzelliği ancak onlar yaşlanınca algılayabilirsiniz.”
~ Anouk Aimee