Yaşamın Üçüncü Perdesinde Bir Armağan; Özgürlük
“Repliklerimi öğrendim. Evin ışıkları karardı ve yazmaya çok önce başladığım oyunun üçüncü perdesi için şimdi sahneye yürüdüm. Ve ‘yaşlı bir erkek’ olmanın fiziksel, ekonomik ve entellektüel çerçevesi içinde üçüncü perde büyümek için fırsatlarla dolu, kendime göre ve kendi hızımda oynayarak.
Marc Leavitt konuşuyor. Onu tanıyorsunuz –The Elder Storytelling Place’e düzenli olarak katkıda bulunuyor ve Marc Leavitt’s Blog’da yazıyor.
Bu bildirimi yaşlılıktaki özgürlük konusunda aramızdaki bir mail alışverişi sırasındaydı.
Yaşlı insanların hakkını vermediği Üçüncü Perdenin bir yönü de günlük yaşamın sıradan zorunluluklarından kurtaran özgürlük hediyesi.
“Ağır bir kar fırtınasından sonra sabah uyandığımda ve pencereden dışarı, dün gecenin sonucuyla ağırlaşan ağaçlara, dallara saf, temiz kara baktığımda gülümserim ve sert koyu kahvemden bir yudum daha alır ve müziği açarım, gün için planlarıma kafa yorarken.”
Evetttt. Geçmişte burada sözünü ettiğim gibi neredeyse 50 yıllık çalışma hayatımda çoğunlukla büyüleyici işlerde çalıştım, her gün hevesle gittiğim. Ancak, duş almak, giyinmek, kediyi beslemek, kahveyi içmek ve metroya ulaşmak olan sabah programı- evet, daima daha fazla esneklik ve zaman dilemişimdir kendim için.
Şimdiki en komik şey ise istediğim bütün esnekliğe sahip olmam ve hala sabah rutinini sürdürüyorum, metroya gitme dışında ve hiç de farlı değil eskisinden. Önemli fark bugünlerde hepsinin benim seçimim olması .
Marc artık yapmadığı şeyleri sayarak devam ediyor:
“Neredeyse on yıldır tıraş olmadım ve başkasını buyur etmek istedikleri bir iş için dışarı çıkıp arabamı kardan temizlemiyor ve kayarak, sekerek gitmiyorum.
“Salonun köşesindeki şu kendini beğenmiş piçe güzel davranmaya gerek yok, hangi takım Süper Kupaya gidecek diye ilgiliymiş gibi görünmeye, ya da ofisteki sohbetlerde arkadan konuşmaları dinlemeye gerek yok.”
Ben de. Bugünlerde, artık bağlayıcı, keyif verici ya da doyurucu olmayan her ne varsa bırakıp gitmeyi öğreniyorum. Bu beni yeterince yakalamayan bir kitabı bitirmemek kadar basit ya da arkadaşlığından daha çok baş ağrısı veren bir insanı bırakmak kadar karmaşık olabilir.
Zorunluluklar yok demek değil. Yalnızca artık şimdi onları ben seçiyorum ve Marc’ın dediği gibi aldırmadığımda aldırıyormuşum gibi davranmıyorum demek.
Sizin adınıza konuşamam, ancak Marc sözünü edene kadar yaşlılıkla beklenmedik bir şekilde gelen bu özgürlük armağanını yeterince taktir etmiyordum.
http://www.timegoesby.net/weblog/2014/11/the-gift-of-freedom-in-the-third-act-of-life.html
~ La Rochefoucauld
Bir cevap yazın