Yalnızlık ve Yaşlılık Üzerine
Hiç yalnızlık dönemi yaşadınız mı? Birkaç gün ya da bir kaç hafta süren zamanları kastetmiyorum, tanıdığınız herkes size aşırı çalışıyor ya da şehir dışındaymış gibi görünmüştür. Bu bazen olur ve geçer.
Hayır, orada olmayan ve hiç olmayacakmış gibi hissettiren, kemiğe kadar işleyen insana aşermeyi kastediyorum.
Belki yeni bir kente taşınmıştınız ve henüz kimseyi tanımıyordunuz. Ya da belki benim durumumda olduğu gibi, çok gençken onlu yaşların sonu, yirmilerin başı, dünyada tek başımaydım ve hiç arkadaşım yoktu öğle yemeğine ya da sinemaya gitmek için telefon edebileceğim rahatlıkta hiç kimse yoktu ve beni düşünen ve telefon etmek isteyen de hiç kimse yoktu.
Şimdi beni tanıyan hiç kimse buna inanmaz, ancak o günlerde nasıl arkadaş edinilir bilmiyordum. İnsanlarla nasıl konuşulur bilmiyordum ve reddedilmekten çok korkuyordum ilk konuşan ben olduğumda.
Bu durum çok fazla uzun, yalnız akşamlar ve hafta sonları bıraktı geride bazen hatırlamaya cesaret edemeyeceğim kadarçok göz yaşıyla. Yalnızca birçok kitap okuyabilirdiniz.
Yaşlılıkta, eş ya da yakın bir arkadaş öldüğünde yalnızlık içeri süzülür, yetişkin çocuklar ülkenin hatta dünyanın öbür ucunda yaşadıklarında. Bu ne yazık ki yaşlanmanın doğasında, yaşamın kendisinde var, sosyal çemberimiz küçülür.
Giderek artan sayıda yeni araştırma yalnızlığın yaşlılar için ana bir sağlık riski olduğunu, obesiteden iki kat fazla erken ölüm riskine yol açtığını ortaya çıkarıyor. Chicago Üniversitesinden Science Daily’de yayınlanan bir çalışmaya göre:
“Aşırı yalnız hissetme duygusu yaşlı bir insanın erken ölüm riskini yüzde 14 arttırıyor… Bu araştırma erken ölüm konusunda yalnızlığın etkisinin neredeyse dezavantajlı sosyoekonomik durum etkisi kadar güçlü olduğunu gösteriyor, çalışma yalnızlığın erken ölüm şansını yüzde 19 arttırdığını buldu.”
Bu bilgi Science Daily’de iki ay önce rapor edilen başka bir araştırmanın sonuçlarıyla birleştirildiğinde:
“’Irk ve cinsiyet ayırımcılığının nasıl zararlı olabileceğini biliriz, dolayısıyla yaş ve ağırlık gibi daha hafif algılanan ayırımcılığın sağlık üzerinde bu daha ağır karakterlere dayalı ayırımcılıktan daha yaygın etkisi olduğuna şaşırdık,’ diyor Sutin.
“Tek istisna yalnızlıktı.
Yaşlılar arasındaki ayırımcılığın en yaygın sağlık sonucu yalnızlıktı. Satin’in araştırmasında değerlendirilen her karaktere dayalı farklılandırma daha çok yalnızlık duygusuna bağlandı.
“Önceki araştırmalara göre kronik yalnızlığın etkileri kötü: sağlıksız davranışlar, uyku bozuklukları, kalp damar risk faktörleri ve intiharlarda artan risk.”
Nasıl ve nerede ortaya çıkarsa çıksın yaşlılıkta yalnızlık tekrar tekrar bir öldürücü olarak kanıtlandı. Korkunç hissettirdiğini söylemeye gerek yok.
Bu blogda yıllarca geniş ölçekte internetin ve blog yazmanın yeni arkadaşlıklar yarattığını tartıştık ve bunları dışlamıyorum. En yakın hissettiğim insanların yarısıyla bu blog sayesinde karşılaştım.
Buna karşın insanların kişisel temasa olan ihtiyaçları doğuştan; bir odada ya da masada belki de bir ele dokunarak ve ne söylediğinize bağlı olarak diğer kişinin gözünde bir parıltı ya da üzüntü görerek karşılıklı oturup konuşmada yaşam veren bir şey var.
Bu yalnızlık araştırmaları ortaya çıkmaya başladığından beri biz yaşlı insanlar bu konuda diğerleri ve kendimiz için ne yapabiliriz konusunda çok kafa yordum.
Bir yol karşılaştığımız birinin bir arkadaşa ihtiyacı olduğunu sezince ona ulaşmak. Ve kendimize de yapacağımız çok şey var: gönüllü çalışma yapmak, yerel kulüpler, yaşlı merkezleri, egzersiz sınıfları, okuma grupları benzer ilgileri olan insanların bir araya geldiği her çeşit yer var.
Kuşkusuz, bunları yapan bazı yaşlı insanlar arkadaş da arıyorlar.
Çok zaman aldı ama sonunda resmen tanıştırılmadığım insanlarla nasıl konuşulacağını ve eğer reddedilirsem ne ne yapacağımı öğrendim. -Bir daha olmaz herhalde.
Eğer evden çıkmak zorsa, büyüyen Köy Hareketinin (ve diğer bazı yerel organizasyonlar) “dostça ziyaret” – konuşmak, oyun oynamak, TV izlemek ya da yalnızca oturup beraber olmak için insanların evlerine giden gönüllüler- denen ziyaretleri var.
Kendisi ve kocasıyla New York’ta otururken Wendl Konfeld on eyalete dağılmış, gelemeyeceklerini, olmayacaklarını bildiği ailesiyle nasıl başa çıktığını bana söyledi.
“Aileyi yeniden tanımladım,” diyor Wendl, “o insanlar esas olarak yakında olduğundan, yakınlık ve sevgi temelinde bana baktıklarından, mantıklı bir destek ve yardım beklediklerimden. Kuşkusuz karşılık vermek benim ayrıcalığım ve zevkim.”
Diğer bir deyişle, Stephan Still’in söylediği, yanında olduklarınızı sevin. Bu yaşlılıkta bizim için büyük bir öğüt.
http://www.timegoesby.net/weblog/2014/07/on-loneliness-and-old-age.html
~ İskoçya Atasözü
Bir cevap yazın