Bu yakınlarda Muriel Spark’ın yaşlılık konusunda özlü bir sözüne rastladım:

“70’in üstünde olmak savaşta olmak gibi. Bütün arkadaşlarımız gidiyor ya da gittiler ve bizler savaş alanında ölüler ve ölenler arasında hayatta kalanlar gibiyiz.”

Spark bana yazmak istediğim bir blog postu hatırlattı. Ancak,  çoğumuzun –ben ve bazı sözlükler dahil, değiş tokuş ederek kullandığımız, korkusuzluk ve cesaret arasındaki farkı bildiğimizden emin olmak istedim.”

Neyse ki DifferenceBetween adlı saygın bir websitesi var, onların açıklamalarını geniş vereceğim. Eklenmiş vurgular benim:

Korkusuzluk acıyı, tehlikeyi ya da tehdit girişimlerini herhangi bir korku hissi olmaksızın rahatlatma yeteneğidir. İnsanın  krizden daima görünür bir şekilde büyük olmasına izin veren bir karakter gücüdür, mücadele ettiği şeyden gerçekten daha güçlü ya da daha az güçlü olsun.

Cesaret, öte yandan, büyük bir güçlüğü ya da acıyı korkunun büyük ve kaçınılmaz varlığına karşın üstlenmektir. Kaliteden çok, mücadeleyi ona değer yapan bir nedenle güdülenmiş, bir zihin durumudur.

“Korkusuzluk durumuna benzemez olarak, cesaretin güdülediği bir insan tehlikenin, acının ve sorunların karşısında kaçınılmaz olarak kendini küçük hissedebilir. Cesaretin özü o insanın yüzleştiği şeyi kesinlikle aşabilme kapasitesinde olduğu hissinden değil ancak sonuç ne olursa olsun bile bile savaşma seçimindendir.”

Dolayısıyla, temel fark korkusuzluğun korku karşısında korku hissi içermemesi ve cesaret ise korku karşısında devam etme isteğidir.

Kesinlikle yıllar üst üste yığıldıkça korku olmadan ne olursa olsun cesaretle devam eden yaşlılar var. Ben onlardan biri değilim. Sakin yalnız anlarda ve bazen de gecenin karanlığında başıma gelebilecek felaketlerin tam olarak farkındayım.

Bunların hiç birinin başıma gelmeyeceği gibi yaparken de tam olarak farkındayım.

Artist Bette Davis’in kendi deneyimlerinden yola çıkarak “Yaşlılık korkakların yeri değildir,” demesini hatırlarken de tam olarak farkındaydım.

1983’de Ms. Davis göğüs kanseri nedeniyle iki göğsünü de aldırdı ve iki hafta sonra dört felç yaşadı ve hemen arkasından da bir kalça kırığı, bir yılda üst üste gelen yaşlılığın en büyük üç belası.

Bette

Uzun bir iyileşme dönemi olduysa da Ms. Davis 1989 yılında 81 yaşında ölmeden önce birkaç film yapmak için işini yapmaya döndü. Mezar taşında “Zor yoldan yaptı” yazıyor.

Şaka değil. Ve çoğu yaşlı insan da öyle. Aslında, bu ya da başka bir yolla biz hepimiz zor yoldan yapıyoruz:

Pek çok eski arkadaş öldüğü ve sizi gençken tanıyan kimse kalmadığı zamandaki  Muriel Spark’ın konuştuğu yalnızlığa maruz kalmak.

Bette Davis’inkiler gibi sağlık korkularına maruz kalmak. Herkes onun yaptığı geri dönüşü yapamaz ancak çoğu da pek çok sınırlamalarla sürdürmede şaşılacak kadar dirençli.

İleri yaşlılıkta gücün ve enerjinin damla damla damla azalması.  Buna karşın yaşlılar duruma uyuyor ve devam etmeyi sürdürüyor. Çok biliyorum ve bilmeyi sürdürüyorum.

Hasta ve yaşlı bakanların derin üzüntüsü (yorgunluktan söz etmeye gerek yok) hala gülecek bir şeyler bulurlarken eşlerin çöküşünü izlemek.

Günlerimizin sonuna yaklaşırken sonrasında ne geleceğini gençliğimizde olduğundan çok daha ciddi bir şekilde merak etmek.

Artık yaşama kanmış olanlara, sanırım,” yaşa” demeli.

Kanmamış olanlar kayıtsızlığı düşünüp taşınmaları için geride kalırlar.

Her yıl 65 yaş ve üstündeki insanların üçte birinin düştüğünü ve kalçasını kıranların yüzde 20 sinin o yıl içinde öldüğünü bildiğinizde yalnızca yürümede bile cesaret var. Hatırlayın, bir düşmenin yaralanma ya da daha kötüsü kırık kemik anlamına geldiğinde bunun çabucak iyileştiğini? Hiçbir yaşlıda buna artık güvenilemez..

Yaşlılık, yaşlıların onları bekliyor olabilen felaketlerin mümkün olduğu kadar farkında olmalarını gerektirir ve onlar   her gün kaçınılmaza daha çok yaklaştıkça çoğu zaman yalnızca yaşamın bize sunduğu şeyleri hayranlık verici iyi bir keyifle yaparlar .

Bütün yaşlı insanlar hayranlık uyandıracak derecede cesur ve korkusuz ve hiçbiri bunun için yeterince itibar görmüyor.

http://www.timegoesby.net/weblog/2014/03/the-courage-and-bravery-of-elders.html

 

“Tırtıl tam da dünyasının bittiğini düşündüğünde kelebek olur.”
~ Anonim