Transhumanist Nikola Danaylov ölüm trajedisiyle yüzleşiyor
Bir transhumanist ailesinde üç hafta içinde gerçekleşen üç ölümle nasıl başa çıkar?
Singularity Weblog’un kurucusu ve transhuman hareketinin önde gelen seslerinden Nikola Danaylov’un geçenlerde üç hafta içinde ailesinden üç kişi ölünce dünyası sarsıldı.
İşte blogunda geçen ay kendi trajedisini anlattığı yazının başlangıcı:
“Son üç haftada ailemden üç kişi öldü: Önce teyzem aniden pankreas kanserinden öldü. Sonra babam beyin pıhtısından. Ve birkaç saat önce de anneannem inmeden. Sonuçta, 14 yaşında annemi kaybettiğimden beri bu kadar çok ölümü yaşamadım…”
Dün Nikola’yla söyleşi yapma şansına eriştim. Onun ölüm konusundaki transhumanist düşüncelerini paylaşmak isterim:
S: Nikola öyle görünüyor ki bir karabasan yaşıyorsun. Hepimiz sevdiklerimizle ilgili olarak böyle bir şeyden korkarız. Ailenizin yakın üyelerinden üçü birbiri peşi sıra öldü. Bu ölümler konusunda düşünceleriniz ve duygularınız nedir?
Y: Üç durumda da ölüm ani ve beklenmedikti. Her biri tek başına bile olsaydı atlatması zor ve acılı bir süreç olurdu. Üçünün üst üste oluşu sonsuza dek kaybın büyük üzüntüsünü, umutsuzluk duygusunu ve trajedisini getirdi. Hiçbir şekilde güle güle diyecek ya da kendimi hazırlayacak zamanım olmadı. Olaylar beni yalnızca şok etti.
S: Siz yıllardır transhuman ömür uzatma komitesinin hayranlık uyandıran bir üyesisiniz. Noam Chomsky’den Natasha Vita-More’ya ve Jacque Fresco’ya kadar herkesle söyleşi yaptınız. Websiteniz, blogunuz, yazılarınız çok popüler. Ailenizdeki bu ölümlerin sizin transhumanizm ve ölümlülük konusundaki düşüncelerinizi değiştirip değiştirmediğini bize söyleyebilir misiniz? Ya da belki de onları güçlendirdiklerini?
Y: Tersine bu yakın zamandaki ölümler benim adanmamı güçlendirdi çünkü bunlar eve Transhumanizmin artık yalnızca bir teori olmadığı gerçeğini getirdi. Tek rasyonel başvuru kaynağı, ölümle savaşmak ve insanlar için gerçek bir fark yaratmak ve herkes için rahatsızlığı hafifletmeye çalışmak için.
İnsanlar Gılgamış’tan beri ölümü defetmek için bir yol arıyor. Ve binlerce yıldır bu boşluk ölümden sonra yaşam vaad eden dinle dolduruldu. Ancak ölümü defetmek için tek rasyonel yol bilimdir. Sağlıklı yaşam aralığını uzatmaya doğru ölçülebilir bir ilerleme yaptığımızı ve sonunda ölümü defedebileceğimizi kanıtlayan tek yol odur.
S: Kendi ölümlülüğünü aşmaya gelince insan ırkının önündeki en büyük bilimsel ve teknolojik mücadeleler nelerdir?
Y: Bazı bakımlardan ölüm teknik bir sorundur –arızalı çalışan bir hardware. Ve kuşkum yok ki sonunda insanlık birçok teknik çözüm bulacak. Birkaç on yıl ya da asırlarca sürmesi büyük resim içinde gerçekte çok önemli değil. Zamanlama daha çok siz ve ben gibi belli insanlara ilişkin bencil bir konu. Sizin ve benim ölümden kurtulmamızdan daha önemlisi genelde insanlık için olan sonuçtur.
Bir filozof olarak en büyük mücadelelerin yalnızca teknolojik ve/ya da bilimsel olduğunu ender olarak düşünürüm. Evet, bilim ve teknoloji çok, çok önemli ama sonunda iyi ya da kötü için, yaşam ya da ölüm için farkı yaratacak olan onların uygulanmasıdır. Ve dolayısıyla, hatta bunu yapacak teknik araçlarımız olmadan önce ölümü defetme etiğiyle uğraşmamız gerektiğine inanıyorum; yaşam boyu ölümün kaçınılmaz olduğu inancımızla mücadele etmek ve onu değiştirmek önemlidir. Örneğin, birinin kalp krizi geçirdikten sonra öleceği kabulüne alışmışız. Sonra bypass ameliyatlarının hatta tüm kalp transplantlarının nasıl yapıldığını çözdük ve şimdi insanlar eskiden onları ölüme götürecek olan bir şeyden sonra onlarca yıl yüksek standartta yaşam sahibi olabiliyor. Yani, bir kalp krizi sırasında ya da sonrasında birinin ölmesinin kaçınılmazlığı gitti. Ve bunun gibi sayısız örnek var. Dolayısıyla bizim etik bir ivme ve ölüme karşı net, vokal, global, koordineli ve odaklanmış bilimsel bir arayış için itici güç sağlayacak bir moral çerçeveye gereksinimimiz var. Özellikle de yaşlılıktan dolayı ölüme. Bu ölümümüzü aşmaya doğru olan yolda ilk adımdır. Kalanı zaman içinde bilimsel direnç ve odaklanmış çaba yoluyla gelir.
S: “Bir gün insanlık ölümün ölüm ilanını yazacak” diye yazdınız. Dünya toplumunun büyük bir kısmı bunu iyi bir şey olarak görmüyor çoğunlukla bu onların ölümün inançlarının bütünleyici bir parçası olduğu dini inançlarına karşı olduğundan. Bir gün herkesin ölümün ölüm ilanını yazması için ne yapılabilir, bize söyleyebilir misiniz?
Y: Pek çok din ölümü kaçınılmaz olarak görür. Buna karşın ölümden sonra hayat sözü verir. Ve insanların çoğu pek çok dince tasavvur edildiği gibi ölümden sonraki sonsuz hayatın etiğini ender olarak sorgular.
Yeniden dirilmenin, İsa’nın yaptığı iddiası gibi, iyi bir şey olduğu sanılır. Dolayısıyla eğer dinlerin söz verdiği gibi sonsuz yaşama karşı çıkmıyorsak, bilimin söz verdiği uzamış sağlıklı yaşam süresine neden karşı çıkıyoruz? Sonuç olarak hem yaşamımızın kalitesinde hem de süresinde gelişim bakımında ölçülebilir farkı yapmış olan bilimdir, din değil.
Biz insanlar atomlardan yapılmış maddi varlıklarız. Biz gelişmiş biyolojik makinalarız, pek çok karmaşık parçadan oluşmuş. Ama zamanla ve bilimin yardımıyla bu makinaların nasıl çalıştığını ve tasıl tamir edildiğini daha daha çok öğreniyoruz. Bugün, hiç kimse kardiak bypass olma ya da kalp pili taktırma ya da koklear implant yaptırma konusunda iki kez düşünmez. Sonunda çoğu tıbbi durum (ve olasılıkla hepsi) biriktirdiğimiz sürekli büyüyen bilimsel ilerlemenin hacmine yenik düşecektir. Bu bilimsel gelişimin doğasıdır. Er ya da geç olacak. Dolayısıyla daha önemli soru şu: “Nasıl yaşamı bir olmama seçeneği yapacağız?”
Zaman çok eskiden beri var olduğundan, ölüm yaşamın yalnızca bir sapma olan olmama pozisyonu. Ama bilmezlik ve karanlık da böyle. Ve tıpkı tek bir mumun 10.000 yıllık karanlığı dağıtması gibi bilgi bizim yaşamız kadar eski olan ölüm ve onun kaçınılmazlığı önyargılarımızı aydınlatacak ve dağıtacak. Dolayısıyla bu eşitliği neden ters yüz etmiyoruz. Neden ölüm uçmaktan, anında iletişimden ya da Mars’a ve ötesine gitmekten farklı olsun? Niye ölüm ölmesin?
En azından yaşlılıktan dolayı ölüm defedilebilir. Ve böylelikle ölüm bir kaza, yani normdan trajik bir sapma olur. Şimdi olduğu gibi öbür türlüsü değil.
Yolda yürümekle yolu bilmek arasında fark var. Ölümsüz varlıklar olmak bir şeydir, bunda iyi olmak başka bir şey. Geleceğe doğru tökezleyerek yürürken ölüme ilişkin bütün teknik konuları çözümleyeceğiz. Etik olanlar daha zor ve daha uzun sürecek olanlar olabilir. Dolayısıyla, bilim insanları, filozoflar ve benzer şekilde meslekten olmayanların, bizim çoktan yaptığımız gibi ölümü defetmenin etiğini düşünmeye başlaması gerekir.
S. Bu söyleşi için son düşünceleriniz nedir?
Söylenir ki; “Yaşama tutunanlar ölür ve ölümü defedenler yaşar.” [i] Dolayısıyla, haydi yalnızca yaşama tutunmayalım, cesur olalım ve ölümü defaten defedelim. Haydi ölüm mücadelemizi benimseyelim ve o konuda yüksek sesli ve açık olalım. Haydi, “Ölümün Ölümünü Getirdiğimizi” ilan edelim ve böyle yaparak kişisel olarak muharebeyi kaybetsek de sonunda hep beraber savaşı kazanacağımız kesin bilgisiyle hayatlarımızı yaşayalım. Bir gün insanlık ölümün ölüm ilanını yazacak.
[i] Uesugi Kenshin in Zen and Japanese Culture pg. 78
~ Pamela Blair
Bir cevap yazın