death cafeÖlüm Kafe (Death Cafe). Bu fikrin yalnızca bir ülkede değil dünyada da yayıldığını söyleyebilirsiniz. Ölüm Kafeleri İsviçre’de 2004’te başladı ve İngiltere’de  2011’de ilki açıldığında ivme kazandı.

Şimdi Avrupa’da, Kuzey Amerika’da, Avustralya’da ve Asya’da düzenli olarak programlanan Ölüm Kafeler var.

Peki, bir ölüm kafe nedir, diye sorabilirsiniz. Kısa ve öz olması bakımından ben  bunu en basitçe anlatmaları için deathcafe.com (kuşkusuz bilirsiniz websiteleri var)ilgililerine bırakıyorum:

“Bir Ölüm Kafede insanlar, çoğunlukla birbirini tanımayanlar, kek yemek, çay içmek ve ölümü konuşmak için toplanıyor. Ölüm Kafenin amacı insanların farkındalıklarını arttırmak, (sınırlı) yaşamlarından maksimumu elde etmelerine yardım etme görüşüyle.”

Ölüm üstünde konuşulması zor bir konu. Çoğu insan böyle bir tartışmanın içinde olmayı çok hastalıklı bulur ve pek çok yaşlı kaçınılmaz yok oluşlarının etrafındaki konuları ayrıntılı konuşmaya çalıştığında, aile üyelerinin “Oh daha çok yılın var,” gibi basmakalıp bir sözle baştan savarak dinlemeyi reddettiğini görür.

Hımm, belki öyle. Ve belki de değil. Daha genç olan akrabaların bu konuşmalara dahil olmayı reddetmeleri sinir edici. Ama bu yalnızca sonumuza giderek yaklaştıkça  ölüm ve ölmenin uygun olmasından değil. Herkes, genç ya da yaşlı, dindar ya da ateist, korku dolu ya da değil, yalnızken sakin anlarında ölüm gizemini düşünür.

Jon Underwood, İngltere’deki ilk Ölüm Kafeyi yapan kişi, The New York Times’a Ölüm Kafeyi kafasında,

“…insanların ölümü konuşabileceği ve anlam bulacağı, önemli  olan konusunda derinine düşünecekleri ve derin sorular sorabilecekleri bir yer.”

olarak canlandırdığını söylemiş.

Ben bir Ölüm Kafeye ilk olarak Aralık ayı başında gittim. 35-40 kişinin yedi – sekiz yuvarlak masa arasında dağıldığı ve bir profesyonelin kolaylaştırıcılık yaptığı bir yerdi.

Eğer düzenli olarak bu blogu okuyorsanız benim hem online hem de doğrudan olarak bunu bilen kişilerle bu konuda konuşmadan böyle bir şeye kayıt yaptırmayacağımı bilirsiniz.

Bu işi yaptıktan sonra Ölüm Kafelerin danışmanlık seansları yapmadığını öğrendim. Bir katılımcının açıkladığı gibi,

“ ‘Bu terapi değil. Bu bir destek grubu değil’… Amaç insanları ölüm konuşmalarında rahatlatmak,  kayıpları için yas tutmak ya da mallarının planlanması konusunda öğüt vermek değil.”

Bu benim de kesinlikle webde okuduğum ve konuştuğum kişilerin söylediği şeydi.  Bana söylenen diğer önemli şeyler ölümkafe websitesinde listelenmiş. Toplantılar

“…kar gözetmeyen bir temelde… (ve) insanların her hangi bir sonuç, ürün ve kuşkusuz hareket çıkarmasına yol açma niyeti olmaksızın” yapılıyor.

Belki de ben şanssızdım ama benim Aralıktaki Ölüm Kafemde olan bu değildi.

Benim masamda kendimizi tanıttıktan sonra konuşan  ilk katılımcı varlığını kime bırakacağına karar veremediğini uyuşukça bir uzunlukta anlatarak sürdürdü.

Ben bunun yabancılara değil  bir avukata ya da bir yakın arkadaşa sorulacak bir soru olduğunu düşündüm ama dilimi ısırdım ve 15-20 dakika hayal kurdum o ise nedenlerinin artılarını ve eskilerini ayrıntılı bir şekilde açıklamaya devam etti.

Sonunda diğer konulara geçtiğimiz halde o, o konuya dönüp durdu.

Ölüm Kafenin ilkelerinden biri katılanların profesyonel kimliklerini kapıda bırakmaları ve seansı iş alanlarının reklamı için kullanmamaları.

Ancak,  hatırlayamadığım bir tür ileri yaş üniversite danışmanlık dereceli bir kadın, her an yeni danışmanlık servisini tanıtmak için konuştu. Arada, susması tavsiye edildiğinde de, yanımıza cezalandırıldığını söylemek için geldi, sonra tartışmamızın ikinci yarısında da işini konuşmaya devam etti.

Ona vurmamak için kendimi zor tuttum.

Yani, benim Ölüm Kafem bir fiyaskoydu. Ancak, kişisel konuşmalarımdan ve webdeki raporlardan biliyorum ki benim deneyimim pek alışıldık değil.

Çocukluğumdan gelen, onlarca yıl dizlerimi titreten ölüm korkusunda kurtulup onu yenmiş biri olarak kendi gururumu okşuyorum, Ölüm Kafelerine gereksinimim yok. öyle ya da değil ancak, inanıyorum ki onlar yararlı ve değerli ve yıkılması gereken bir tabuyu yıkmanın harika bir yolu.

Yeni bir yıla başladığımıza göre kendi çevremde yaklaşan Ölüm Kafele programlarını arayacağım ve deathcafe.com da yaklaşan  toplanmalar için bir arama motoru var. Aynı sayfada organizatörler dünyadaki programlanmış Ölüm Kafelerin listesini veriyor.

İlk deneyimim nedeniyle, organizatörlere toplantıya katılmadan önce çok soru soracağım.

Siz bir Ölüm Kafede bulundunuz mu? Bulundunuzsa sizin deneyiminiz nasıldı? Hayır diyorsanız, böyle birşeyle ilgilenir miydiniz?

Deathcafe.com daki bilgilerin yanı sıra webde bu konuda çok fazla ilginç ve yararlı bilgivar. Arayın, iyi seçeneklerle ödüllendirileceksiniz.

http://www.timegoesby.net/weblog/2014/01/the-new-way-of-talking-about-death-and-dying.html

 

“Damarlar sertleşince kalpler yumuşar.”
~ H. L. Mencken