yeni başlangıçBellek Kayıpları

“Hatırlıyorum öyleyse varım.” George Peres

Yaşla birlikte kayıplar da birikir. Dış görünüşten, duygusal kayıplardan, toplumsal kimliğin, vb. yok olmasından sonra sıra belleğe gelir. Gitgide sıklaşan küçük bellek kayıpları, kaybolan anahtarlar, dilin ucunda tıkanıp kalan isimler ve sözcükler, her şey çaresizce yitip gidiyor gibidir.

Bellek hatırlama yetisinden ibaret değildir, geçmişimizle kişiliğimizin bağlayıcı öğesidir. Kendini ifade etmek için, belleğin birbirini izleyen üç evreye ihtiyacı vardır:

  1. Bilginin duyularla algılanması ve kodlanması;
  2. Bilgilerin korunması ve depolanması;
  3. İstemli ya da istemsiz bir anımsamayla, bilginin bulup getirilmesi.

Farklı Bellek Türleri

İşleyen bellek ya da kısa süreli bellek: Algılarımız her gün milyarlarca mesaj kaydeder; tenimizde hissettiğimiz rüzgar, kahvenin kokusu, kaynayan suyun sesi, köpeğin havlaması, bir meyvenin tadı… Hepsi birkaç saniye nüfuz edip sonra kaybolur. Bu geçici depolama, o anda ihtiyacımız olanı tutup sonra onu boşaltmayı sağlar. Bir şeyi bir anda unutmanın temel nedeni genellikle dikkat sorunlarıdır. Dikkatini farklı türde etkinliklere toplamak ileri yaşlarda gittikçe zorlaşır.

Anısal (epizodik) bellek: Çocukluktan beri Kişisel geçmişimizi belirleyen tüm olayların depolandığı uzun süreli bir bellektir.

Anlamsal (semantik) bellek: Çocukluktan beri edindiğimiz tüm bilgilerin ve her türlü kavramın kaydedildiği çocukluktan gelen bellektir. Anısal bellekle yakından ilintilidir çünkü ona anlamını verir.

Otobiyografik bellek: Anlamsal ve anısal bellekler öz yaşam öyküsünde birbirine karışır. Bu öykü, hayatın, doğumdan başlayarak biriktirilen olayların tamamıdır. Kişisel anılar ve onlara yüklediğimiz anlamlar orada birikip birbirine karışmıştır. Bu durum, bir süreklilik ve kimlik hissi verir. Zamanla bu bellek kişiye kendi kendini anlatma ve kendini yeniden bulma olanağı verir. Bu kendine dönüş, her çeşit kayıpla karşılaşılan bir dönemde temel kaynaktır. Otobiyografik bellek, kişinin kendi yaşlanışının karanlık yansımasını uzak tutabileceği bir sığınaktır.

İşlemsel bellek: Bu büyüleyici bellek otomatik olarak yapılan eylemlerin, alışkanlıkların ve edinilmiş becerilerin belleğidir. Yürümek, bisiklete binmek ya da kaşık kullanmak öyle iyi yerleşmiş ve öyle çok tekrarlanmış hareketlerdir ki, doğuştan geldikleri ve asla yok olmayacakları sanılabilir. Alzheimer hastaları bile beyinlerinin gördüğü zarara rağmen çok uzun süre otomatikleşmiş hareketleri yapmayı sürdürebilirler.

Örtülü bellek: Hiçbir tekrar çalışması yapmadan işlemsel belleği kapsayan özel bir bellektir. Biz farkına varmadan, içimize işleyerek çalışır. Bu olgu, bir filmin içine yerleştirilen bilinçaltına yönelik reklam görüntüleri göstererek denenmiştir. Gösterim sırasında, görünürde hiçbir şey algılanmaz ancak çıkar çıkmaz herkes gizlice övülen patlamış mısır paketine yönelir. Bu bellek tuhaftır, sessizce içimize yerleşip itkilerimizi belirler.

Duyusal bellekler: Yukarıda saydığımız belleklerin tamamını edinebilmek için duyular açık, algılara aç olmalıdır. Çocukluktaki duyusal gelişim, dünyanın keşfini de beraberinde getirir.

İlaçlar ve bellek

Bellek için mucize bir ilaç henüz yok. Mucizevi etkileri övülen maddelerin çoğu, vitaminler, mineral tuzlar ve beyne oksijen taşıyan maddelerdir. İyi beslenmek ve yürüyüş yapmak, aynı etkiyi daha ucuza sağlarlar.

Benzodiazepin sınıfı sakinleştiriciler ve bazı depresyon ilaçları, birçok yıl tolere edilseler bile, kronik kullanımda tehlikeli olabilirler. Bazı moleküller, anterogad adı verilen yakın geçmişte olan olayların, uzun süreli belleğe aktarılmadığı bir tür amneziye neden olurlar. Kişi, sanki önceki gün çok içip yakın geçmiş belleğini kaybetmiş gibidir.

Mucizevi hapı aramayın: bilim tanrıları onu bulduğunda zaten herkes üzerine saldıracaktır. Onun yerine bedeninizi ve zihninizi düzenli olarak çalıştırmayı deneyin, belleğiniz nefes alacaktır.

Uyarımlar

Uyarılacak beş başlık tavsiye edilebilir:

  1. Merak: İlgi alanlarınızı iştahla geliştirip bunu bir öncelik haline getirin. İçinize dönüp sizi neyin heyecanlandırdığını tespit edin.
  2. Alıştırma: Her gün birkaç dakika belleğinizi uyarıcı alıştırmalar yapın. Bazı gündelik araçları içinizden ya da yüksek sesle tekrarlayın: bunlar telefon numaraları, alışveriş listesi, yakınlarınızı adları vb. olabilir.
  3. Dikkat: Az sayıda şeyi iyi hatırlamak, çok sayıda şeyi pek hatırlayamamaktan iyidir. Zihninizin en canlı olduğu saatlerde dikkatinizi zorlayın. Eğer anahtarlarınız ya da gözlüğünüz sürekli kayboluyorsa onlara emin ve ulaşılmaz bir yer bulun. Hareketinizi düşüncenize bağlamak için kendi kendinize “Onları buraya koyuyorum!” deyin.
  4. Hijyen koşullarına uygun bir yaşam: Beslenmeniz dengeli olsun, bu belleğinizi de besler. Aşırı alkol, yağ, şeker, tuz tüketmekten kaçının. Her gün bedeninizi çalıştırın. Arabayı kullanmaktan kaçının, alışverişinizi çok seferde yapın, düzenli olarak yürüyüp beyninizin oksijen almasını sağlamış olursunuz.
  5. Belleği paylaşmak: Bellek kapalı devre çalışmaz, gelişmesi için paylaşılması gerekir. Neredeyse kimseyle iletişim kurmayan, tek başına yaşayan biri zihinsel olarak yoksullaşır. Basitçe söylemek gerekirse, düşünmek ve yaşamak için başkalarına ihtiyacımız vardır. Toplumsal belleğinizi genişletin. İlişkilerinizi geliştirin, derneklere gidin, yeni tanıştığınız kişilerin ad ve soyadlarını aklınızda tutun ve her konudaki izlenimlerinizi paylaşın. Haftada iki ya da üç kez çevrenizdekiler anlatacak özgün ya da eğlenceli bir hikâyeniz olsun.

Devam edecek…

*Philippe Hofman: EMEKLİLİK: Yeni Bir Başlangıç (Keşifler, İmkânlar, Fırsatlar)

Özet: Halit Yıldırım

“Tırtıl tam da dünyasının bittiğini düşündüğünde kelebek olur.”
~ Anonim