Emeklilik: Yeni Bir Başlangıç* (3)
Günümüzde çocuklar büyükanne-büyükbaba eksikliği çekmiyor. Avrupa’da büyükannelerle-büyükbabalar nüfusun beşte birini oluşturuyor. Eskiden yavaşlamış ve ağırbaşlı aile büyüğü imgesini canlandıranlar artık neşeli ve dinamikler. Kimi zaman çocuklarından daha formda ve torunlarında daha iyimser bile olabiliyorlar.
Psikolojik açıdan büyükannelerle-büyükbabaların birçok işlevi vardır. Soy zincirini devam ettirerek, her kuşağın kendisini onlara bakarak konumlandırmasına olanak sağlarlar. Bu kuşaklar zincirinin nirengi noktalarıdırlar.
Ayrıca, büyükannelerle-büyükbabalar ailenin birleşmesinin sembolüdürler. Dağılmış ailelerde, buluşulan ya da sığınılan merkezi bir yuva gibidirler.
Genellikle, sınırsız gücü olan teselli etme ve onarma rolleri onlarındır. Çocukları için, bu çocuksu koruma görevini sonsuza dek yerine getirmelidirler.
Büyükanneler
Kadınların ortalama yaşam beklentisi (yaklaşık 83 yıl) onları açık ara birinci yapmaktadır. Bu durumda büyükbabalara göre fazladan yaşayacak yedi yılı olan büyükanneler zaferden çok sorumluluk duygusu hisseder.
Çocukların evden ayrılması genellikle, anneliğin sona erdiğine işaret eden sıkıntılı menopoz dönemine rastlar. Çocukların bu ayrılışı beklenen bir şey ve gelişimleri için vazgeçilmez olsa da, verdiği üzüntü az değildir. Hissedilen boşluk çok büyüktür, özellikle de hayatını çocuklarını yetiştirmeye adamış kadınlar için. Ama hiç kimse bundan kaçamaz. Çalışan büyükannelerin önlerinde bu kayba dayanmalarını sağlayan iş yaşamının perdesi vardır.
Anneler, korumayı temsil eder ve genellikle kızlarının sırdaşıdırlar. Annelerin % 75’i çalışıyor ve çocukların bakımı için nöbeti devralacak birilerini ararlar. Anneanneler kıymetlidir ve el altında bulunmaları gerekir.
Büyükbabalar
Ataerkil sistemin çöküşü, cinsiyetçi tariflerle şekillenen imgelerine daha az benzeyen yeni babalar ve büyükbabalar doğurdu. Erkeklik, babalık kavramını keşfedince genişledi ve yumuşadı. Çok küçük çocuklar için kadınlara yönelen seçici bir çekim kalmadı. Sıcaklık ve içtenlik artık erkek kayıtlarına da girdi.
Çocuklar bu kökten değişikliklere şaşırır hatta bazen olanları biraz kıskanırlar. Babalarını mutlaka ya da bir şarkı mırıldanarak alt değiştirirken bulurlar. Eskiden katı bir imgenin olduğu yere şefkat ve bir nevi şiirsellik yerleşir.
Büyükannelerle-büyükbabalar değerli ailevi tamamlayıcılardır, ancak yerlerini bilmelidirler. Sıcaklık, sevgi, hediyeler dağıtıp torunlarının yanlarında olmalı ancak gerekli mesafeyi korumalıdırlar.
Büyükannelerle-büyükbabaların çocuklarıyla olan ilişkileri ne kadar mesafeli ve/veya çatışmalıysa, torunlarla ilişkiler de o denli gevşek ve mesafeli olur. Anne kız arasındaki örtülü yakınlığı aktaran anne tarafı, tercih edilmesi alışılmış bir durumdur. Halk arasındaki “İnsanın kızı, hayat boyu kızıdır, oğluysa evlenene kadar oğlu kalır,” deyişi bunu doğrular. Anne- kız arasındaki duygusal bağlar her zaman çok güçlüdür, bazen evlilik bağından bile güçlü olabilir.
Gelininizle olumlu bağlar kurun. İdeal gelin olmasa da, oğlunuz onu seçmiştir (ve genellikle, bilinçsizce kendi annesine benzeterek). Üstelik gelininiz ondan, görmeyi sevdiğiniz torunlarınızı doğurmuştur. Demek ki altın kural, uzlaşma ve sessizliktir. Bu ikiyüzlülük değil, çatışmaları engellemek için gerekli inceliktir.
Yardım ve destek
Kadınların % 75’inin çalıştığı ve boşanmaların arttığı bir toplumda, çocukların bakımı ve duygusal destek temel sorunlardır. Büyükannelerle-büyükbabalardan sık sık yardım ve destek istenir.
Fazla hediye vermek, iyi ilişkilere zarar verir. Brezilya’da, işe yaramazlara, şımarık çocuklara filho de vo (ihtiyar evladı) denir. Çocuklarına çok fazla hediye verilmesi bazı anne-babalarda onların satın alındığı duygusunu uyandırır, bu da kendi kral-çocuklarını prenslere layık şekilde şımartılmalarını imkânsız hale getirir. Geçmişten gelen derin çatışmaların olduğu ailelerde, büyükannelerle-büyükbabalar bazen torunlarına aldıkları hediyelerle bağlarını sürdürmeye çalışır. Ancak bu, kopuşu vurgulayan başarısız bir girişimdir.
Torunlarla İlişkiler
Büyükannelerle ve büyükbabalarla torunlar arasındaki bağları desteklemek için bazı koşullar gereklidir. Emekli olmak, çok yaşlı olmamak, yeterince hareketli olmak, fazla sosyal sorumluluk yüklenmemiş olmak, coğrafi olarak yakın olmak, çocuklarla oldukça benzer bir sosyo-ekonomik düzeyde olmak tercih edilir…
Yüzyıllardır, çocuklar ve torunlar kendilerini peşpeşe gelen kuşaklar boyunca konumlandırabiliyor. Erkek çocuk üç-dört yaşlarında adını söylediğinde atalarının izlerinin tartışılmaz olduğu bir soy zincirine eklenir. Yavaş yavaş mutlak gücünü ve kendi kendine üreme hayallerini terk edip soyağacı basamaklarındaki yerini alır. O babasının dölüyle, babası da büyükbabasınınkiyle dünyaya gelmiştir. Demek ki o da bu aktarımı sürdürecektir.
Kara Afrika’da yeni doğmuş çocuklara atalarından birinin adı verildiğinde, o kişi diriltilmiş sayılırdı. Kongo’da adı böyle verilen bebeklerin, atalarının ruhunu “geri getirildiğine” inanılır.
Çocuklara destek olmak kaçınılmazdır. Ancak torunlarınızla ilgili sınırsız bir taahhüt altına girmemeye dikkat edin. Bir yardım, anlık bir destek olarak başlayan şey çabucak sınırsız bir zorunluluk haline gelebilir. Üstelik eğitim sorumluluğunu devralmak tehlikelidir, kıymetli rolünüzü yitirebilirsiniz, ufaklıklar sizi büyükanneleri büyükbabaları olarak görmeyi bırakır ve çocuklarınızla da sert çatışmalar yaşayabilirsiniz.
Büyükannelerle büyükbabaların % 70’inden fazlası tatil dönemlerinde torunlarına bakıyor. Birçok büyükanne ve büyükbabanın zaman programı ve kişisel projeleri, okul yılı takvimine göre şekillenir.
Her şeyin hakimi olmuş çocukların isteklerini karşılamak için akıllarına her geleni yapmalarına izin vermeyin. Ama diğer taraftan da, sizin ya da çocuklarınızın kişisel kaygılarının torunlarınıza da bulaşacağını ve korkuyu tırmandıracağını bilerek, onlara teslim olmayın.
Yaşlıların sohbetlerinde gözde konu torunlardır; bebeklerine hayran genç anne-babalar gibi sürekli onlardan söz ederler. Aslında, kıpır kıpır yeni bir yaşamla kurulan bu temas, varoluş bataryalarını tekrar doldurur. Çocukların taşkın enerjisi, yaşama sevinci ve kaygısızlığı yaşam alanını kaplayıp onu yeniler ve benzersiz bir gençlik kürü sürer.
Torunların karşısında büyükannelerle büyükbabalar en basit şeye hayret gösterir, bebekçe konuşup hiç utanmadan çocukluklar yaparlar. Büyükannelerle büyükbabaların çocuklara yönelik avantajı, zamanlarının olması ve genellikle anne-babadan daha sabırlı olmalarıdır.
Torunlarınızın aşırı televizyon izleme kaprislerine teslim olmak ya da zamanı geçirmek için video oyunlarını yanınıza almak zorunda değilsiniz. Onlara basit zevkleri öğretin: beğendiğiniz kokuları koklamak, değişik yiyecekler tatmak, kuşları dinlemek, bir sanat eserini, bir manzarayı birlikte sindirmek için karşısında bir dakika sessiz kalmak…
Anne-Babası Hayatta Olanlar
21.yüzyılda müthiş bir hızla artan yaşam beklentisi, 60 yaşın üzerindeki tüm bir kuşağın anne-babasının hayatta olmasını sağlıyor. Bu, birkaç yıl önce, orta yaşın üzerindekilerin asla düşünemeyeceği şaşırtıcı bir durumdu.
Kamuoyunda 80 yaş ve üzerindeki bu yaşlıların varlığı hayranlık ve korku yaratıyor. Kollektif hayal gücünde sorular birbirini izliyor:
- Bu kadar yaşanmalı mı?
- Bunun bedeli nedir?
- Bütün bu yaşlılara bakabilecek miyiz?
Orta yaşın üzerindekiler için, anne-babasının hayatta olması hem bir mutluluk hem de bir yüktür.
Ebeveynlerle temas ettiğimizde, annenin ya da babanın ilgisi özsaygımızı besler. İnsan için, gitgide daralan bir çevrede yaşlandığını hissettiği bir dönemde, memnun edilip değer verildiğini hissetmek sevindiricidir. Durumları kötü de olsa yaşlı anne-babanın hayatta olması, kendi yaşlılığımıza çekilen bir set gibidir. Neredeyse 70 yaşına gelmiş kişiler bile, anne-babaları hayatta olduğunda kendilerini yaşlı hissetmezler. Kendi yaşlılıklarının izleri, evlatlık görevleri arasında silikleşir.
Devam edecek…
*Philippe Hofman: EMEKLİLİK: Yeni Bir Başlangıç (Keşifler, İmkânlar, Fırsatlar)
Özet: Halit Yıldırım
~ Anonim
Bir cevap yazın