Bir eşin ölümünün hissettirdikleri…
William Bridges’den karısının ölümü üzerine*:
….Haftalar geçtikçe yoksun edildiğim şeyin yalnızca ilişkimiz olmadığı, ilişkimize bağlı bütün umutlar korkular, hayaller ve inançlar olduğu netleşti. Torunlarımızın büyümesini izlemek gibi olumlu olanlar ve ne yaptığım önemli olmaksızın ona iyi bakıp bakmadığım konusundaki (asla ispatlayamayacağım) gidip gelen duygular gibi olumsuz olanlar da vardı….
Sonraki birkaç hafta içinde kaybıma-kayıplarıma- yeni boyutlar bulmayı sürdürdüm çünkü onun gereksinimleri ve duyguları ve alışkanlıkları ve endişeleri ve gelecek için umutları benim hayatıma örülü hale gelmişti. İlk şokun uyuşukluğu hafifleyince onun ölümüyle kendimi soyulmuş ve parçalanmış hissettiğim, yeni (ve daha yeni) duygular bulmayı sürdürdüm.
O ilk haftalardaki deneyimlerimden biri –ve sonraki aylarda da azalan şekilde deneyimlemeyi sürdürdüğüm- o yaşıyorken olduğumdan daha küçük, daha az, daha önemsiz bir insan olduğum duygusuydu. Onun kaybı bana kendimi daha önemsiz ve daha çıplak hissettirdi. O zamana kadar hiçbir zaman beni ne kadar büyüttüğünü, beni yansıttığını ve beni bana güvenilir yaptığını fark etmemiştim. Bu birlikte olduğumuz yıllarda aşamalı olarak öyle gelişmişti ki hiçbir zaman farkına varmamışım ama o artık burada olmayınca birdenbire hissettim –sözlere dökmek zor –
*William Bridges , 2001: The way of transition, embracing life’s most difficult moments, p.59. Da Capo Press
~ Maurice Chevalier
Bir cevap yazın