Yaşlanmanın Sırrını Çözelim
Insanlar yaşlanma nedeniyle ölürler, fakat ölüm belgelerine yazılanlara bakarsanız bu günümüzde nadiren bu şekilde oluyor. Ileri yaşlarda ve açıkça görülebilen bir pataloji olmaksızın meydana gelen ölümlerde, ölüm sebebinin “doğal nedenler” ifadesi ile açıklanması kabul edilmişti.
Yaşlılar, bulaşıcı hastalıklara karşı daha savunmasızdırlar, çünkü yaşlanmanın yönlerinden biri, bağışıklık sisteminin gerilemesidir. Bununla birlikte, yaşlılıkta ortaya çıkan çoğu hastalıkta küçük bir bulaşıcı bileşen bulunur: Çoğu, tümüyle içsel nedenlerle ortaya çıkar. Örnek olarak, kanseri ele alalım. Kanserin birkaç türü gençleri etkiler, fakat çoğu tür, kırktan önceki yaşlarda asla görülmez. Bazı kanserler, virüs enfeksiyonları nedeniyle ortaya çıkar – bunlar arasında en iyi tanınan, insan papilloma (siğil) virüsünün yol açtığı rahim ağzı kanseridir. Fakat kanserin altında yatan en önemli sebep, kromozomlarımızda ortaya çıkan mutasyonların zaman içinde birikmesidir. Mutasyonlar önlenemez: tamamen biyolojimizin içinden gelen bir yan etki olarak ortaya çıkarlar. Ortaya çıkışları, en fazla hücre bölünmesinde kromozomlarımızın DNA’larının kopyalanması sırasında olur. Dolayısıyla mutasyonların birikmesi yaşlanmanın bir parçası olarak ortaya çıkar ve kanser, ağırlıklı olarak, yaşlanmanın – ya da, eğer tercih ederseniz, yaşlanmanın son aşamalarının – bir sonucudur.
Ne kadar yaşlanırsak, kendi kendini onarma işlevimiz o kadar geriler, vücudumuzun yaşlanmamızı durdurma yetkinliği o kadar azalır, böylece giderek artan bir hızla yaşlanırız. Dolayısıyla yaşlanmanın son aşamasının, yani hastalıkların, ilk aşamalardan daha hızlı seyretmesi, beklenen bir şeydir.
Aslında, yaşlanmaya bağlı bütün hastalıklar evrenseldir. Eğer daha önce başka bir şeye yakalanmazsanız, onlardan birine mutlaka yakalanırsınız.
Ortalıkta hiçbir saatli bomba yoktur – sadece hasar birikimi vardır. Vücudun yaşlanması, tıpkı bir evin veya otomobilin yaşlanması gibi, sadece bir bakım sorunudur. Ve tabii ki, yapıldıkları günkü kadar iyi çalışan yüz yaşında otomobillerimiz ve bin yaşında binalarımız mevcuttur – bu kadar dayanmak üzere yapılmış olmamalarına karşın.
Kalori Kısıtlaması ve Öykünümü: Sahte Bir Şafak
Mükemmelliyetçiliğin neresi yanlış? Bu konudaki temel sorunu hepimiz biliriz: Mükemmelliyetçilik, vakit alır. İnsanların çoğu sedace işin yapılması ile ilgilenir ve pek çok durumda kestirme yolu seçmek en iyi politikadır, çünkü işin hızlı şekilde yapılmasının sağladığı avantajlar, olabilecek en iyi şekilde yapılmamasının getireceği devavantajlardan daha ağır basar.
Burada ana hatlarını verdiğim mantığın, insan yaşlanmasını geciktirmek için neden gıda algılama yollarına yapılacak müdahalenin en fazla gelecek vaat eden yol olmadığını ortaya koyduğunu açıklamalıyım. Aslında, üç sebebim var.
Birincisi, çeşitli türlerde bu zamana kadar sağlanan yaşam uzatma düzeyi, hayal kırıcı bir gidiş sergilemektedir: yaşam süresi kısa olan türlerde, yaşam süresi uzun olanlara kıyasla daha fazla işe yaramaktadır. Bununla birlikte fareler ve sıçanların yaşamları, normale kıyasla ancak yüzde 40 uzatılabilir. Bu manzara, birkaç yıl önce bende ‘acaba insanlar bundan da daha az mı’ yanıt verirler sorusunu uyandırdı ve kısa bir süre içinde, gerçekten de böyle bir beklenti içinde olmak için basit bir evrimsel neden mevcut olduğunu fark ettim.
Ikincisi, gıda azalması sonucunda organizmalarda meydana gelen metabolizma ayarlaması, meydana gelmiş olan hasarın onarılmasını değil, sadece moleküler ve hücresel hasarın birikmesinde bir yavaşlama olmasını sağlar. Geniş anlamda konuşursak, orta yaşlı bir insanı alıp o andan itibaren yaşlanma hızını yarıya indirirseniz, kalan yaşamını iki katına çıkarırsınız, fakat bu, kalan toplam ömrüne sadece yüzde 20 eklemek anlamına gelir.
Tersine, aynı insanı aynı yaşta alıp kendisinde birikmiş hasarı yarıya indirecek bir tedavi uygular ve aynı tedaviyi hayatının geri kalanı boyunca periyodik olarak tekrarlarsanız, toplam yaşam süresini kabaca ikiye katlarsınız (çünkü biriken hasar, sadece tedavinizin onaramayacağı türdeki hasarlardan meydana gelecektir), bu da kalan yaşam süresinin (tedaviye başladığınız andan itibaren) dört, belki de beş kat uzaması demektir! Yani, önlemeye yönelik yaklaşımlar, en basit ifadesi ile çıtayı yeterince yüksek tutmamaktadırlar.
Yaşlanmada biyotıp müdahalesi için gıda algılamanın en ümit vaat eden hedef olmadığını düşünmemin üçüncü ve bence en önemlisi olan bir nedeni daha var. Bu kadar çok sayıda organizmanın yaşam süresini tek başına bir numara ile uzatmanın bu kadar kolay olmasının nedeni, çevre koşullarına karşı, evrim geçirmiş bir yanıt olmasıdır.
Açıp kapatmayı becerebilmek için bilgisayarınızın nasıl çalıştığını anlamanızın gerekmemesi gibi, bizim de gıda yokluğunu birbiri ile etkileşim içinde olan bir sürü metabolik yolun ayarlanmasına dönüştüren süreci açıp kapatabilmemiz için o sürecin ne şekilde işlediğini anlamamıza gerek yoktur. Dolayısıyla, ister kalori kısıtlaması, ister vücudu kandırarak açlık çekmekte olduğuna inandıran ilaçlar, isterse aynı anahtarı açan genetik değişikliklerle olsun, gıda algılama yoluna müdahale etmek sureti ile yaşam süresinin bir miktar uzatılabileceğine emin olabiliriz.
Bir zamanlar yaşlanma, gerçekten esrarengiz bir olaydı, fakat o günler sona erdi. Artık bizler, insan vücudunun yaşlanması konusunda tıpkı basit makinelerin eskimesi ve yok olması konusunda yürüttüğümüz gibi ve aynı inançla mantık yürütebiliriz. Farklı organizmaların ister farklı genler, isterse farklı ortamlar nedeniyle olsun, neden farklı hızlarda yaşlandıklarını bilmekteyiz. Biliyoruz ki, yaşlanmaya karşı savaşımızda genlerimiz düşmanımız değil dostlarımızdır – onlar yaşlanmamıza neden olmak için değil, onu geciktirmek için vardırlar ve yaşlanmamızın nedeni, yaşam koruyucu o yolların yeterince kapsamlı olmayışıdır.
*Aubrey de Grey ve Ph. D., Michael Rae, 2010: Yaşlanmayı Durdurabiliriz (Ending Aging) -Kendi Yaşam Sürecimiz İçinde Yaşlanmayı Tersine Çevirebilecek Gençleştirme Devrimleri – ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık ve İletişim A.Ş. Yayınları. Çeviren: Engin TARHAN. Özet: Halit Yıldırım
Devam Edecek…
~ Pamela Blair
Bir cevap yazın