Neleri Yapmak Zorunda Değiliz Artık
Thirdage Editörlerinin Yaşamlarının Olgunluk Dönemine İlişkin İzlenimleri
Pek çok araştırma, Gallup Poll, Stanford ve Chicago Üniversitesinde yapılan anketler dahil, insanların yaşlandıkça daha mutlu olduklarını gösteriyor. Araştırmacılar rahatlatıcı bir duygusal dengenin yaşam deneyimiyle geldiğine işaret ediyor. Orta yaş geçişinin türbülansları bir kez atlatıldıktan sonra daha akıcı bir seyrin izleneceği önerilen bir döneme girildiğini belirtiyor.
Burada, Thirdage’de, beklenenlerin tersine bazı haberlerimiz olduğunu düşünüyoruz. Arkamızdaki belirli sorumluluklar ve gereksinimlerle, gerçekten şimdi daha huzurlu muyuz? Kaçınılmaz olan fiziksel değişikliklerden ne haber? Bunları minnetle kabul ediyor muyuz yoksa kaybettiğimiz gençliğimize yanıyor muyuz? Bu konuda her birimizin kendi kişisel deneyimi var ve bu nedenle farklı görüşlerimizi sizinle paylaşmaya karar verdik. Umarım siz de bize nasıl hissetiğinizi yazarak tartışmayı geliştirirsiniz!
Myrna Blyth, Baş Editör
Eskiye göre daha az giysi alıyorum ve pek çok gün günün farklı zamanlarında aynı üniformayı giyme eğiliminde oluyorum. Gün içinde daha önce yaptığımdan daha fazla kıyafet değiştiriyorum. Egzersiz dersi için bir, arkadaşımla öğle yemeği yemek için diğer bir ve bilgisayarda çalışırken aşırı rahat bir başka kıyafetim var ve sonra dışarıda bir akşam yemeği için de öğle yemeğinde giydiğim kıyafeti giyiyorum.
Artık yapmadığım şey egzersiz yapmam gerektiğini ihmal etmem. Bu konuda kesinlikle daha çok düşünüyorum ve yapmadığımda kendimi suçlu hissediyorum. Ancak, dürüst olmak gerekirse egzersizi çok daha fazla yapıp yapmayacağımı bilmiyorum.
Bitirmek istemediğim kitapları artık okumuyorum. Bu çok sık olmuyor ancak gerçekten o kitaba girememişsem onu okumaktan vazgeçiyorum. Zaman harcamaya değmez. Yazarını aldatmış gibi hissediyorum ama ne yapayım.
Saçımı daima istemiş olduğum renge boyamıyorum. Kırmızı kafalı olmaya bye bye. Şimdi –beyaz mı? Sarı mı? Gölgesi büyükannemin kullanmış olduğu gibi – ve Helen Mirren’inkiyle aynı. Kötü değil, sanırım!
Sandra Forstyth, Kıdemli Editör
Çocuklarım küçükken, gazetecilikte ve dansta kariyerim gelişirken bu dönemin yaşamımda sonsuza kadar sürmesini isterdim. Bir gün yuvamın boşalacağını düşünmek bile beni ağlatmaya yeterdi. Ayrıca, hareketli bir magazin ofisinde bir iş bulmak için çok yaşlı olma olasılığı da beni üzerdi. Ve meşhur bir dansçının veda partisini okuduğum her zaman tüylerim ürperirdi. Bütün bunların içinde Robert Prost’un şiirinden bir satır beni yakaladı: Bir zamanlar bir yıldız olmanın sonradan unutulmuş olmayı telafi edecek ya da sevilmiyor olma duygusunu engelleyecek hiçbir anısı yoktur. Prost’un meşum duygusuna karşın orta yaşı geride bırakmanın bir sonu değil fakat bir başlangıçlar serisini kanıtladığını buldum. İşte şimdi bulunduğum yerden görünen manzara:
Artık a juggler -1970 ve 1980’lerde çalışan kadınları tanımlamak için kullandığımız anlamdaki terim- olmak zorunda değilim. Bitene kadar bu rolün ne kadar talepkar ve stresli olduğunu bilmezdim. Evet, boş yuvam için kısa bir süre sızlandım ancak özgürlüğe çok çabuk adapte oldum. Şimdi, çocuklarım için 7 gün 24 saat hazır durumda olmak yerine onların ziyaretine gidiyorum. Özenle hazırlanmış tatil yemekleri yapmak zorunda bile değilim artık. Bunları kaçırdığımı neden düşündüğümü anlayamıyorum!
Yaşlanmadan dolayı bir ofis işinden uzaklaştırılma olasılığı konusundaki endişelerime gelince, ne düşünmüştüm? Kuşkusuz olarak size söyleyebilirim ki evden çalışmak Mannhattan tren yolundan Long Island’a yapmak zorunda olduğum gidiş gelişleri kolaylıkla yener.
Son olarak, en şaşırdığım şey de artık sahnede performans yapmayacağım için hiç de üzgün olmayışım. Sanırım doydum. Başka dansçıların da bunu söylediğini duydum ama şimdiye dek onlara hiç inanmamıştım. Sağlığım ve zevkim için hala bale dersleri alıyorum ancak bir baskının olmaması gerçeğini seviyorum. Bir fazla privet yapmak ya da arabesklerini bir inç daha yükseğe çıkarmak için kendilerini zorlayan gençleri görüyorum, onlara hiç imrenmiyorum.
Kuşkusuz ironi şu ki, bu yaşam aşamasının çok çabucak kayıp gitmesini istemiyorum. “Yaşlı yaşlı” gruplaması içinde bulunmanın bana ne gösterdiği endişesini zihnimden çıkarıyorum. Kendime annemin 90’ınana kadar sağlıklı ve sağduyulu olduğunu hatırlatıyorum. Belki ben de o kadar şanslıyımdır. Belki daha da sakin iyi bir görüş noktasından yol aşağı bakıp artık yapmamaktan dolayı pişman olmadığım daha fazla şeyin listesini yapmalıyım. Bu arada, burada ve şimdide olmaktan zevk almaya odaklanacağım.
Judy Kirkwood, Forum Yöneticisi ve Katkı Koyan Yazar
Çocuklarımın büyüdüğü bütün zamanlar boyunca, belki de hiçbir gece iyi bir uykum olmadı. En büyük oğlum yeni yürümeye başlamış bir bebekken onun her soluğuyla endişe duyardım. Sekiz yıl sonra küçük çocuğum doğduğunda da gece boyunca onu dinlemeden de soluk almaya devam edeceğine inandım ama kendini karyolasından atma yeteneği konusunda hep endişe ettim.
Okul öncesinde küçük çocuğum gecenin herhangi bir zamanında son düşüncesini ya da deneyimini anlatmak için yatak odamıza girer yatağın yanında durarak konuşurdu, yatağa davet edilene kadar. (Yatağına geri götürürsek eğer yeni hikayelerle odamıza görünmeye devam ederdi.)
Küçük çocuğum en sonunda gece uykusuna geçtiğinde ki bu ilkokula başlamadan önce değildi, büyük oğlum bir ergendi. Bir ergenin ebeveyni gece boyunca uyur mu?
1980’ler ve1990’ların başı neyse ki düşük teknolojiliydi yani onu bilgisayar ya da cep telefonunda gözlemedim. Ama onun kızlara sevdalanması konusunda endişe ettim. Beni birisine aşık olduğunu söylemek için uyandırdığı geceden sonra hiç uyumadım. En çok korktuğum haberi ne zaman alacağımı merak ederek yatağımın yanına yığdığım New Yorkers Magazinlerinin bir yıllık baskısından fazlasını okudum. Onun son yılının son çeyreğinde geldi o haber. Ergen yaşta bir baba olacaktı.
Artık uyanık kalıp endişe etmek için bir neden olmadığından küçük oğlum ergen olana kadar uyudum ve sonra onu her saat kontrol etme rutinine alıştım çünkü –tıpkı ilkokul öncesinde olduğu gibi- geceleri uyumuyordu. (Yirmilerinin başında hala uyumuyor).
Şimdi yalnızım ve istersem bütün gün ve bütün gece uyurum. Torunlarım gelmedikçe. Gelirlerse Allie, genellikle benimle beraber uyur, yatay ve ikiye katlanmış olduğu uyku pozisyonuyla genellikle beni uyanık tutar ve sonunda ben uyuduğumda kocaman kahverengi gözlerini bana yüzümü ona dönünceye ve anlatmak için beklediği hikayeleri dinleyene kadar dikerek ve ürküterek uyandırır.
Bana haftada iki gün geliyor ve bir çocuk tarafından uyandırılmayı zorbekliyorum, bu harika bir yakınlık duygusu. Bugünlerde çok fazla uyuyorum.
Sizden ne haber? Neyi yapmamaktan keyif duyuyorsunuz artık?
http://www.thirdage.com/attitude/what-we-dont-have-to-do-anymore?page=4
~ Pablo Picasso
Bir cevap yazın