Öz Farkındalığımız

Öğreneceklerimin en önemlisi yaşlı olmanın  bir gurur belirtisi olduğu, utanç içinde gizlenmek için bir neden olmadığı. Görünmez olmayı reddedeceğim.”*

Birçok kadının benlik bilinci ve öz saygısı yaşlanmayla beraber azalmaya başlar. Kendilerini görünmez hissederler. İçte genç hissederler fakat dış görünüş bakımından değil.  Görünüşlerini ve bedenlerini korumak için daha fazla çaba gerektiğini düşününürler.

Toplumumuzun görünüşe verdiği önem nedeniyle birçok kadın için yaşlanmanın en korkutucu kısmı şimdi artık nasıl göründüklerinden çok kim olduklarına güvenmek zorunda olmalarıdır. Onlar da, benim gibi, sormak zorunda kalacak: Şimdi gençliğim arkamda olduğuna göre ben kimim? Kendime sormak zorunda kaldım: Genç görünümüme çok mu bağlıyım da 56 yaşında gerçek kendimi yanlış bir yere yerleştiriyorum. Bedenime yabancı hissediyorum ve menopozdan sonra aldığım kilolar beni aşağıya çekiyor.

Hatırladığım kadarıyla geçmişte pek kilo almadan istediğim kadar yerdim. Çocukların peşinde koşarak ve ayak işleri yaparak onları yakardım. Bu metabolik mucize tam elli yaşımdayken bittiğinde şaşkınlığımı düşünün. Yeme alışkanlığımı bir zerre kadar bile değiştirmediğim halde birden bire 19 kg fazla geldiğimi keşfedene kadar kilo aldım ve aldım. Gardrobumdaki herşeyi denedim ve bel kısmı elastik olmayan giysilerin hepsini verdim. Ceketleri giymedim bile, düğmelerini ilikleyemeyeceğimi biliyordum.

Bir noktada kendime Ruth Harriet Jacobs, “Taşkın bir Yaşlı Hanım Olun” (Be an Outrageous Older Woman) kitabının yazarı, gibi olmak istediğimi söyledim. Ruth abartılı giysileri sever. “Ben cüsseli bir kadınım fakat siyah ve denizci mavileri içinde gizlenmek istemiyorum. Yaşım ya da dünyada kapladığım oldukça geniş yer yüzünden özür dilemekten çok parlak renkler ve orijinal stiller giyerim” der.

Ben şimdi nereye uyarım? Çevremdeki bazı yaşlı kadınların beyaz saçları var, bazıları artritik, bazıları kambur, bazıları da kendini bırakmış görünüyor. Bazen birbirimize gülümseriz. Ama onların beni kendilerinden biri olarak görüp görmediklerini merak ederim. Yoksa boyalı saçlarım, pahallı kozmetiklerim ve eşofmanlarımla onları aptal yerine mi koyuyorum? Bazen bir sahtekar gibi hissediyorum ve bir parçam bu yaşlı kadınlarla benzerliğimizi inkar etmek istiyor. Ben de o klüpte olmak istiyorum fakat iyi görünmek, iyi hissetmek ve sağlığımı yansıtmak istiyorum.

Yansıttığımız imajı tamamen yok mu saymalıyız? Kuşkusuz hayır, ancak orta yaşlı kadınlar olarak biz daha da fazlasıyız. Kadınların öz benliği konusunda içgörü ve bilgeliklerine hayran olduğum iki yazar var. “Kalbe Giden Yol”da (Journey to the Heart) Melody Beattie “Görünüşünüzü, kokunuzu ve duygunuzu sevin” der. Gözlerinizin rengini, saçlarınızın rengini ve kalbinizin aydınlığını sevin. Gülüşünüzü sevin. Ağlayış şeklinizi sevin. Yanlışlarınızı sevin ve yaptığınız bütün iyi şeyleri sevin.”

Elizabeth Candy Stanton “Nazik, soylu, cömert, iyi huylu olun, kendinize ve dostlarınıza karşı sahici olun, bu ince zarafet ve yüksek erdemler kendilerini yüzümüzde…. iyiliğin ve büyüklüğün kişisel atmosferinde gösterecek,  kimse yanılgıya düşemez… Biz bir şey olup da başka birşeymiş gibi görünemeyiz… Bunlar bütün yüzlerde, içteki gerçek yaşamı gösteren kalıcı işaretlerdir.”

Pamela D. Blair,  Our Self-Image, The Next Fifty Years. A guide for women at midlife and beyond’dan.  2005

*Finy Hansen, New Age Magazine, Kasım/Aralık 2001

 

“Geçmiş bir önsözdür.”
~ Washington D.C.de Ulusal Arşiv önündeki bir levhadan