Üçüncü Bahar Üniversitesi
Frankfurt’daki Goethe Üniversitesi ‘nin 60 yaş üstü öğrencileri için ayrı bir bölümü var. Üçüncü Bahar Üniversitesi adlı bu bölümün hâlihazırda ruhu genç tam 3 bin 500 öğrencisi bulunuyor.
Tıka basa dolu amfide saçları ağarmış, kel ya da okuma gözlüğü takan kişiler hemen göze çarpıyor. Ayrıca amfilerde alışık olunduğu gibi, profesör dersi anlatırken, birbiri ile fısıldaşan ya da akıllı telefonları ile meşgul olan kimse yok. Öğrencilerin hepsi, büyük bir dikkat ve itina ile dersi takip ediyor. Zira öğrencilerin büyük çoğunluğunu 60 yaş üstü yetişkinler oluşturuyor. Konu, Batı felsefesinin tarihi.
Hayat boyu öğrenmek
Almanya’da üniversiteye kayıt yaptıran yaşlıların sayısı, giderek artıyor. Frankfurt Goethe Üniversitesi’nde okuyan yaşlılar, Almanya’daki diğer üniversitelerde olduğu gibi derslere misafir öğrenci olarak iştirak etmiyor. Üniversite onlar için Üçüncü Bahar Üniversitesi adlı, ayrı bir bölüm tahsis etti. Yine Goethe Üniversitesi’nin profesörlerinin ders verdiği bu bölümde, seminer yelpazesi de üniversitenin tüm bölümlere sunduğu kadar geniş. Hayatının üçüncü baharındaki öğrenciler, bir sömestrde, arkeolojiden anatomiye 120 değişik seminer seçebiliyor. Bölümün Başkanı Silvia Dabo-Cruz, bu fikrin daha 1982 yılında ortaya çıktığını kaydediyor. Dabo-Cruz “O dönem üniversite kapılarını yaşlı yetişkinlere de açma fikri doğmuştu. Frankfurt Goethe Üniversitesi de Oldenburg, Dortmund ve Marburg üniversiteleri ile birlikte, bu hareketin öncülerinden oldu” diye konuşuyor.
Ancak o dönemde yaşlılar gençlerle birlikte derslere katılıyordu. Ama sadece onlara özel seminerler de vardı. Goethe Üniversitesi, 2005 yılından itibaren bu uygulamayı genişletti ve yaşlıların gençlerden ayrı ders görebilecekleri bir bölüm kurdu. Üniversite yönetimi genç ve yaşlı öğrencilerin ayrılmasında karar kıldı.
Üçüncü baharda üniversite
Silvia Dabo-Cruz, AB’de üniversite eğitimine standartlar getirilmesini öngören Bologna Süreci ile üniversite yapısında birçok değişikliğe gidildiğini kaydediyor. Bazen yaşlıların izole edildiği suçlaması ile karşı karşıya kaldıklarını belirten Dabo-Cruz, genç ve yaşlıların birlikteliğinin kimi zaman zor olduğunu söylüyor.
Dabo-Cruz, üniversitede bu ayrılığa üzülenlerin de olduğunu belirtiyor ve şu örneği veriyor: “Birçok profesör, beni aradı ve yaşlıların derse gelmemesinden duydukları üzüntüyü iletti. Çünkü özellikle az öğrencinin katıldığı seminerlerde yaşlıların büyük eksikliğini duydular. Örneğin 11 kişinin katıldığı Afrika Dil Bilimleri seminerinde, yıllarını Afrika’da geçirmiş yaşlı bir öğrenci de vardı. Ve tabii ki o derse büyük bir zenginlik katıyordu.”
Amfilerde yer sorunu
Önceki sistemde yaşlılar sık sık kalabalık derslerde genç öğrencilerin yerini kapmakla suçlanıyordu. Goethe Üniversitesi’nin genç öğrencilerinden biri şunları söylüyor: “Prensipte onların bize çok faydası olabiliyor. Ama sorun, yaşlılar biz gençlerden farklı bakış açıları ile dersi takip ediyor ve derse katılımda bizden çok daha aktifler. Ancak bazen çok ilgisiz sorular soruyor ve bu da dersin gidişatını bozuyorlar.”
Yaşlı öğrenciler de diğer yaşlılarla beraber ders görmeyi tercih ediyor. 67 yaşındaki Brigitte Remi, zaten tıka basa dolu amfilerde genç öğrencilerin yerini kapmak istemediğini söylüyor. Remi “Bence böyle daha rahat. Çünkü artık gençlerin yerini kapıyorum duygusu kayboldu. Karşılıklı paylaşım da önemli. O nedenle burada daha rahatım” diye konuşuyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Bianca von der Au / Başak Demir
Editör: Hülya Köylü
http://www.dw.de/60-yaş-
Teşekkürler Nesrin Tulu!
~ Katharine Hepburn
Bir cevap yazın