Catherine Deneuve (solda), Segolene Royale (ortada) zarif yaşlanmaya Fransız yaklaşımını temsil ediyor, sokaktaki kadın gibi.

Paris’imin çevresinde sık sık kendi hayali müziğiyle caddede dans ederek yürüyen, geçtiği herkese hafif kaçıkça gülümseyen yaşlı bir kadın görürüm. Herhangi bir başka yerde olsa ondan kaçınmak için caddenin karşısına geçerdim.  Daima uyumlu (biraz kaçıkça da olsa) bir kıyafeti -bu ilkbaharda, bir gün kırmızı baskılı bir etek, bol bir kazak ve kırmızı çan şeklinde bir şapka giydiği gibi- iyi bir duruşu ve çok güzel bir makyajı vardı.

Artist Isabella Huppert, 57

Belli ki, kendi olmayı seviyordu. Ve beni, Fransa’da kadınlar yaşlandıkça her şeyi unutabilir ama tarz duygularını asla, diye düşündürdü.

Eğer iyi yaşlanmanın bir sırrı varsa Fransız kadınları bunu biliyor.  Bu, en azından Amerikalıların düşüncesi. Juliette Binoche, 46, gibi artistlere ya da Segolene Royal, 56, gibi politikacılara ya da Catherine Deneuve, 66,  gibi süper starlara bakıyoruz ve “olgunluk” sürecinde mutlaka özel bir sezgiye sahip olduklarını çıkarıyoruz.

Ve ortalama bir Fransız kadını bile  (diyelim ki Rue du faubourg St.-Honore boyunca alışveriş yapan ya da Left Bank’ta gevşek bir öğle yemeğinin tadını çıkaran ya da Luxembourg bahçelerine gezinen) bir kadının yaşlanınca ya bu süreci botoksla, kaş kaldırmayla, dudak dolgunlaştırmayla ve ümitsicez gençlik dolu görünüş veren her çeşit işlemle gizlemesi ya da tamamen bırakıp zamanın hasarının darbe vurmasına izin vermesi  düşüncesine karşı çıktığı  görünüyor.

Ancak, bu kadınların iş yaşlanma sürecine geldiğinde gerçekten yanıtları var mı?

Atlantik’in iki yakasındaki kadınlar iyi yaşlanmanın anahtarlarının ne olduğunun farkındalar ancak bu iş, eğer kötü genlere sahipseniz,  güneş altında çok zaman geçirmişseniz ya da çok sigara içmişseniz mücadele gerektiriyor.  Ama Amerikan kadınları en azından benim gibi, kişisel bakıma pratik bir verimlilikle yaklaşıyorlar, bildiğim Fransız kadınları cildin, saçların ve bedenin şımartılmasına zevk alınan sevinçli bir ritüel olarak bakıyor.

Cazip görünmek, her yaşta, Fransız kadınlarının, özellikle kentli olanlarının, tam yaptığıdır. Parisliler için imajlarını korumak mükemmel bir eşarp bağlamak ya da  Arnavut kaldırımlı caddelerde stilettolarını giymek kadar doğal.  Güzellik kuşaktan kuşağa geçen bir gelenek. “Büyük annem bana daima ‘Asla kendini ihmal etme, en küçük ayrıntılarda bile,’ dedi arkadaşım Françoise Augier ‘tepeden tırnağa kadar.’  Fransız aktristi Laslie caron -79’unda hala Gigi gibi- annesinin en sevdiği sözünü söyledi: “kadın cildi çıplak çıkmak için fazla güzeldir.”

Fransız gençleri  annelerinin öğüdünü Amerikalı yaşdaşlarından daha fazla tutuyor gibi görünmüyor. Bulunduğum çevrede bir estetikçi olan Martin genç müşterilerinin bir çoğunun (12 yaş ve üzeri) güneş koruyucu olmadan dışarı çıktıklarına üzülüyor. Belki de endişe etmemeli. Mintel Pazar Araştırması Şirketinin bir anketi 15-19 arasındaki Fransız kızlarının %33’ünün şimdiden anti-aging ya da anti-kırışıklık kremleri kullandıklarını ortaya koydu.

Her ne kadar Fransız erkekleri de açıkça ilgilense de –caddedeki kadınlara ayıp duygusu olmadan arzuyla bakıyorlar- güzellik bir kadın konusu. Bir akşam yemeği sonrasında üç torunu olan bir  büyükanneye güzel kalabilmeyi nasıl becerdiğini sorduğumda ”böyle şeyleri hiçbir zaman kocamın önünde konuşmam,” diyerek sorumu  çevirdi.

Sihirli yaşlanma yılları hakkında Fransız kadınlarıyla yaptığım araştırmanın bir numaralı yanıtı kilo almamak. Hiçbir zaman. Eğer bir Fransız kadını banyodaki tartısında fazladan bir ya da iki kilo görürse, ibreyi  geri,  ait olduğu yere çekmek için elinden gelen her şeyi yapar. “Kilomu sabit tutarım, ne az ne de fazla,” diyor Ms. Caron. “Bütün fazlalıklardan kaçınırım.” Her çeşit yiyeceği, küçük porsiyonlarda –arkadaşları minik diyor- yediğini iddia ediyor ve alkol almıyor. Pek, “Fransız kadınları kilo almaz” (Mirelle Guiliano’nun best seller olan kitabının adı) gibi de değil. Aslında, Fransız kadınları kilo almayacak.

Egzersiz yapmazlar. Eşim ve ben Paris’e vardığımızda aile bankacımızdan bir spor salonu –herkesin vardır-  tavsiye etmesini istediğimde, tepkisi: “Neden, spor salonları bir işkence türü.” Öyle görünüyor ki kalori yakmak için kabul gören tek yol yürümek.

Eğer Fransız kadınları formda kalmak için yeterince yürümezlerse, daima bir hap, bir losyon, bir alet ya da bir işlem vardır bunu halledecek.  Eczanelerin diyet ve şekil geliştiren çözümlerle dolu tezgahları var. Bir krem “diyete direnç gösteren alanlarda hızlandırılmış azalma” (kalçalar, butlar, popo) sözü veriyor.  Kapsuller dört hafta içinde daha yassı karın garantisi veriyor. Yakınlarda bütün Paris metro istasyonlarına asılan bir poster minik bir slendertone “elektronik kas geliştirici” kuşak, tek bir defada 120 karın kareketine eşdeğerini sağlayacağını iddia eden bir ilanı veriyor. (Bu Amerika’da da var.)

Fransız kadınları ayrıca kırışıklıklara, sellülitlere ve sarkan kalçalara, göbeklere ve butlara karşı mücadelelerinde yüz bakımı, masajlar ve spa “kürleri” öneriyor. Favori bir spa thallassotherapy, Fransa’da orijinlenmiş deniz suyu temelli bir işlem.  Yüksek basınçlı su fıskiyelerini, deniz yosunu macunlarını, çamur banyolarını ve deniz sisi solumayı kapsıyor, dolaşımı geliştirmeyi, uyumayı iyileştirmeyi, kasları geliştirmeyi ve sellüliti azaltmayı amaçlıyor. Bazı kadınlar oldukça beceriklidir ya da artrit gibi haklı tıbbi nedenleri vardır, en sevdikleri kaplıcada doktor reçetesiyle haftalarca kalmak için.  Bu demektir ki faturanın büyük bir kısmını devlet ödüyor.

Makyaja gelince, hemen hemen her yaştaki Fransız kadınları (bluğ çağındakiler hariç) azın en iyisi olduğunu düşünürler.  Ağır fondöten kırışıklıkları ve porları belirgin hale getirir ve birçok kadın bundan kaçınır, onun yerine biraz allık kullanır. Fondöten kullananların ciltle iyi karıştığından emin olmaları gerekir, genellikle hemen nemlendiriciden sonra kullanılmalı. Bunda fikir olabildiği kadar doğal görünmektir: göz kapaklarında az bir renk, maskara, belki biraz eyeliner ve dudak parlatıcısı.

Ellen Barkin, 56, Cannes’da düzeltilmiş yanaklıydı

Kuşkusuz cildiniz harikaysa doğal görünmek kolay. Belki de bu Fransız sırrının olduğu yerdir.  2008 Mintel raporuna göre  Fransız kadınları yüz cildi bakımına yılda  2.2 milyar dolar harcıyor –İspanyol, Alman ve İngiliz kadınlarının hepsinin toplamının harcadığı kadar.  Bir Fransız evinde banyoyu kullanmak durumunda kaldıysanız- ki nazik bir davranış olarak karşılanmaz- Bir Duane Reade rafındakı ürünlerle rekabet edecek kadar çok cilt bakımı ürünü koleksiyonu görürsünüz.

Gündüz kremleri (güneş koruyuculu), gece kremleri (güneş koruyucusuz), re-pulping kremler, serumlar, nemlendiriciler,  temizleyiciler, tonerlar, portakal benzeri  olanından varisli ciltler için olanlara kadar merhemler. Ancak pek fazla sabun bulamazsınız. Ms. Caron yüzüne ve bedenine kullanmadığını söylüyor (“bazı yerleri” hariç). Madam Figaro Magazini geçenlerde Fransız aktisti ve TV sunucusu Lea Drucker’in  “Sabunu bıraktığım gün yaşamım değişti” sözünü alıntıladı. Post-transformasyon, o, nemlendirici krem kullanıyor.

Amerika’da olduğu gibi Fransız kadınları da cilt bakımı için dermatologlara döndü ve doktor masrafı devletin sağlık güvencesi  tarafından karşılanıyor. Cömert Fransız sistemi bile ne Botox, collagen ya da hyaluronan enjeksiyonlarını ne de “lifting” ve birçok diğer kozmetik cerrahiyi ödüyor.

Juliette Binoche

Bu Fransız kadınlarını “bir şeyler yaptırmaktan” alıkoymuyor.

Fransa’da plastik cerrahinin amacı, 30 yıldan çok deneyimli  bir Parisli cerrah olan Dr. Michel Soussaline’e göre “doğal güzelliği ve her bir Fransız kadınının cazibesini korumaktır, şimdiki bazı güzellik anlayışlarına uymak değil.  Sonunda, trendler değişir. ABD’de yüz gerdirmeye çok para yatırmış kadınlar bu yatırımlarıyla  gösteriş yapmak ister. (Belki bu yakın dönemde Cannes’da kırmızı halıda yürüyen 56 yaşındaki Amerikalı artist Ellen Barkin’in şişirilmiş dudaklarını ve düzgün yanaklarını sergilemesini açıklıyordur.)

Tam tersine, Fransız kadınları olabildiğince doğal görünen sonuçları tercih eder (Isabella Huppert’in, 57, Cannes fotoğrafı zarif, değişmemiş yaşlanmayı gösteriyor.) Fransa’da cerrahi müdahale, sarkan çene ve gevşek boynu toparlayan, yaptırdığını itiraf eden yalnızca bir tek arkadaşım var.

Saç ritüelleri iki çeşittir: bacaklardaki ve kol altlarındaki istenmeyen tüylerden kurtulma (daha yaşlı kadınlar tüy gidericileri tercih ediyor) ve başın üstündekilerden de en iyisini yapmak. Bu her üç ya da dört haftada iyi bir kesim ve nisbeten doğal bir renk demek. Güzellik salonlarının çokluğu (50 kadarı benim çevremde) ve nisbeten düşük fiyatlar (saç kesimi, şampuan ve fön için 18 avro  ya da 22 dolar kadar az) sık sık  saç bakımı yapmayı kolaylaştırıyor. Fransız kadınları soğuk suyla durulamadan sonra (bir arkadaş, “ kan dolaşımına yardım ediyor,” diyor) bakım kremi ve diğer şampuan sonrası işlemleri kullanıyor.

Kuşkusuz Fransız kadınlarının Amerikan kadınlarından daha iyi yaşlandığı fikrinin tümü tartışılabilir. Obezite hızı, her ne kadar Amerika’dakinden çok daha azsa da, hızla artıyor Fransa’da. Ve bütün film yıldızları ve politikacılar da yaşsız devam etmiyor. Yüzyılın ortasındaki seks yıldızı Birgitte Bardot  75 yaşında, kırlaşmış, buruşuk ve şişman. Martine Aubry, Fransız Sosyalist Partisinin tombik başkanı ve hemen hemen 60 yaşında, bir tarz duygusu olması bakımından bilinmez. Ve Katie Breen’e, bir Fransız kadını, Marie-Claire dergisinin önceki editörü,  iyi yaşlanan birinin adını vermesini istediğimde yanıtı kararlılıkla Fransız olmayandı: Meryl Streep.

Fransız kadınları için yaşlanma makyajın ötesinde bir zihin durumu olarak görünüyor. Eğer kadınlar kendilerini iyi hissediyorlarsa, 100 euroluk  La Perla iç çamaşırlarına kadar, iyi de görünürler.  Françoise Sagan bir keresinde yazmıştı, “Kadının sevilmesi için güzel olmak zorunda olduğu belirli bir yaş vardır ve sonra güzel olmak için sevilmesinin şart olduğu zaman gelir.” Ve birçok Fransız kadını yaşlandıkça iyi seviliyor gibi görünüyor –sıkı bağları olan ailelerince, arkadaşlarınca ve belki de en önemlisi kendilerince. Konuşma konusu olan mesele: Benim çılgın komşum –bütünüyle koordineli, mükemmel makyajlı, tamamen Fransız.

Ann M. Morrison

www.nytimes.com/2010/07/15/fashion/15French.html

“Yaşamak ve yaşlanmak tek ve aynı şeydir.”
~ Pamela Blair