Doğa sosyal beyni yüz-yüze ilişkiler için tasarladı –online dünya için değil. Dolayısıyla doğrudan doğruya başka bir insanın karşısında olmak yerine oturup bir video monitöre bakarak sosyal beyinlerimiz nasıl etkileşimde bulunur? Bu arayüz ile ilgili sorunumuzun ana ipucu internetin başlangıcından -o zamanlar Arpanet denen-  yalnızca biliminsanlarının e-mailleştiği şeyden beri var. Bu ipucu flaming’dir (parlama.) Flaming, kişi biraz bozuksa ya da çok bozuksa ve amigdalasının sıkı kontrolu altındaysa, kızgınlıkla bir mesaj yazıp üstünde düşünmeden önce “gönder” düğmesine bastığında ve bu gasp diğer kişinin posta kutusuna girdiğinde olur. Şimdi “flaming” için daha teknik terim “cyber-disinhibition” dır, çünkü, sosyal beyin ve video monitor arasında bağlantı yokluğunun amigdalayı daha mantıklı prefrontal alanların olağan kontrolünden çıkardığını anlıyoruz.

Flamingin arkasındaki neural dinamik sosyal beynin online iken bir geri bildirim çevriminin olmayışıdır: canlı, yüz-yüze bir telekonferansta olmadığınız sürece sosyal devre sisteminin bir girdisi yoktur. Diğer kişinin nasıl reaksiyon verdiğini bilmez dolayısıyla tepkilerimize –bunu yap, bunu yapma- yüz yüze etkileşimdeyken yaptığı gibi otomatik ve anında rehberlik edemez.  Sosyal beyin sosyal radar olarak davranacağı yerde hiçbir şey söylemez ve eğer gaspa uğramışsak kızmamız için amigdalayı serbest bırakır.

Bir telefon konuşması bile bu devreye söylediğinizin duygusal nüansını anlamak için sesin tonundan dolayı çok fazla duygusal ipucu verir. Ancak e-posta örneğin, bu girdilerden yoksundur.

Geçenlerde Avrupa’da yeni bir ürün yelpazesi geliştirmek için birlikte çalışan iki teknoloji şirketinin davet ettiği bir danışmanla konuşuyordum. Şehrin farklı yerlerinde kendi binalarında çalışan iki mühendis grupları vardı. Gruplar bir araya gelmemiş,  yalnızca mailleşiyorlarmış ve iş flaming savaşına dönüşmüş. Proje ilerlemiyormuş. O halde danışman ne yapmıştır? İki grubu binaları dışında iki gün için bir araya getirmiş, diğer kişileri kişi olarak tanımaları için yalnızca.

Kişisel bağlantının online iletişim için önemli olmasının bir nedeni sosyal beyin/video monitor arayüzüyle ilişkili olmasıdır. Klavyenizin önündeyken mesajın olumlu olduğunu düşünürüz ve “gönder” e basarız, neural düzeyde algılamadığımız şey bütün sözsüz işaretlerin –yüz ifadesi, ses tonu,  jestler- bizimle kaldığıdır. E-mail için bir olumsuzluk önyargısı vardır: gönderen e-mailin olumlu olduğunu düşünürken,  alıcı onu nötr olarak düşünme eğilimindedir.  Gönderici onu nötr olarak düşündüğünde alıcı onu bir miktar olumsuz yorumlama eğilimindedir.  Bunun büyük istisnası kişiyi iyi tanıdığınızda olur; bu bağ olumsuzluk önyargısını aşar.

New York Üniversitesinde sosyal network ve web çalışan Clay Shirky günde 24 saat iş görmek durumunda olan bir global bankanın güvenlik takımı konusunda bir örnek anlattı. İyi iş görmeleri için “banyan üç” dediği her grubun anahtar üyelerinin bir araya gelip diğer her grubun anahtar elemanlarıyla buluştukları modeli kullanmalarının kritik olduğunu bu şekilde acil bir durumda birbirleriyle bağlantı kurup her bir grubun gönderdiği mesajın nasıl değerlendirileceği konusunda net bir duyu elde edebileceklerini söyledi.  Eğer alıcı gruptaki birisi o kişiyi iyi tanıyorsa ya da orada bir bağlantısı varsa, ona mesajı gönderen kişi hakkında soru sorabiliyorsa alıcı grup buna ne kadar güveneceğini daha iyi ölçebilir.

Web’in muazzam bir yönü, kuşkusuz sizin “beyin 2.0” diye adlandırabileceğiniz şeydir. Shirky’nin vurguladığı gibi bizim entelektüel kapitalimizi çoğaltmak için sosyal networking’in potansiyeli muhteşem. O bir tür süper beyin, webdeki büyütülmüş beyin.

“Grup IQ” terimi bir gruptaki ya da takımdaki tüm gücüyle katkıda bulunan herkesin en iyi yeteneklerinin toplamını kastetmektedir. Mevcut grup IQ’usunu potansiyelinden daha az yapan bir faktör gruptaki kişiler arasındaki uyumun eksikliği olarak ortaya çıkar. New Hampshire Üniversitesinden Vanessa Druskat,  “EQ grubu” – grup arasındaki anlaşmazlıkları yüzeye çıkarma ve çözümleme yeteneği, yüksek düzeyde güven ve ortak anlama gibi şeyler- dediği olguyu inceledi. Araştırması en yüksek ortak duygusal zekaya sahip olan grupların diğerlerinin performansını aştığını gösteriyor.

Bunu birlikte online çalışan gruplara uygularsanız çekirdek işletim prensibi sosyal beyne ne kadar fazla kanal gelirse o kadar daha kolay uyum sağlarsınız şeklindedir. Dolayısıyla eğer video konferans yapıyorsanız görsel, bedensel ve ses anahtarlarına sahipsiniz. Bu bir telefon konferans bile olsa ses duygusal ipuçları bakımından olağanüstü zengindir.  İlle de yalnızca mesaj üzerinden birlikte çalışıyorsanız olumsuzluk önyargısını yenebilmek için diğer insanı iyi tanımak en iyisidir ya da en azından onlar hakkında bir duyuya sahip olmanız – mesajlarını okuyabilmenizde bir bağlama sahip olmanız için. Ve hepsinden de iyisi ofisinizden ya da hücrenizden çıkıp o kişiyle konuşmak için bir araya gelmektir.

http://www.linkedin.com/today/post/article/20121010153647-117825785-the-online-brain

“Gençliğin yaşı yoktur.”
~ Pablo Picasso