Paula Span 88 yaşındaki babası Murray Span’la.

Yakınlarda bir hafta sonunu Güney New Jersey’de babamla tüm gardrobunu, her çorabı, pijama üstünü ve mendili-  çıkmaz kalemle etiketleyerek geçirdim. Taşınıyor olduğu devamlı bakım emekli topluluğu çamaşırlarını haftalık olarak yıkayacak o nedenle her çamaşırının üzerinde adının bulunmasını istiyor.

Gardrobu küçülüyor.  Bütün çekmecelerini ve dolaplarını didik didik ettik,  az kullandığı çamaşırlarla altı torba doldurdum, ihtiyacı olanlara vermek için.

Senin için zor mu bu, baba?” diye sordum, 1986’lardan kalma bir polyester spor ceketi ve çok önce Arizona kışlarından kalma Batı-tarzlı gömlekleri paketlerken. Evinin tedrici tasfiyesini izliyordu. “Niçin zor olmasın?”

Fakat zor olmadığını söyledi. “Giysilerimle bağım yok,” dedi. (Bağ? Yoga hocasıyla etraflı bir konuşma mı yapıyor?) “Özleyeceklerim insanlar.”

Babam Murray Eylül’de 89 olacak. Kendi başına, bir geriatristin doğal olarak oluşmuş emeklilik topluluğu (N.O.R.C.) diyebileceği bir apartman dairesinde yaşıyor.  Asla yaşlıları barındırmak amacıyla düzenlenmemiş, fakat bir yaşlı insanlar topluluğu orada birlikte yaşlanıyor, geziniyor, fazla bir kap çorbayı elden ele geçiriyor, lobide postanın gelmesini beklerken geyik muhabbeti yapıyor. Bu küçük topluluğun onun için anlamı büyük.

Gelecekle ilgili birçok konuşmamız sırasında her zaman elden ayaktan düştüğünde yardımlı yaşam olanağı sunan bir yere taşınmak istediğini açık bir şekilde söylemiştir. Başkalarıyla yaşamayı seven, sempatik, insan içinde olmak isteyen bir insandır; evde bakımın çok yalnızlaştırıcı olduğunu düşünür.  Aslında, bir gün gerekir diye yardımlı yaşam yerlerini ziyaret de etmiştik.

Ancak,  eskisi gibi devam etti, sağlıklı ve netti, gerçekte pek yardıma ihtiyacı yoktu. İsteseydi kendi N.O.R.C. sinde kalabilirdi ve bazen de bunu istedi.

Geçen sonbaharda bazı arkadaşları hastanedeyken ya da ailelerine daha yakın bir yere taşındıklarında grubunun ne kadar azaldığını ve alt kattaki salonda kimsenin artık bingo oynamadığını söyledi.  Çoğu günler insanlar mektup beklemek için buluşmuyordu artık. Ve alış veriş ve yemek pişirme (genellikle donmuş gıdaları çözme) sıkıcı oluyordu.

“Bana öyle geliyor ki taşınma vaktinin gelmiş olabileceğini düşünüyorsun, Baba,” dedim dikkatlice onu zorlamayı istemeyerek. Biraz yalnız hissediyor gibi gelmişti bana.

“Olabilir,  sanırım,” dedi.

Dolayısıyla kuşkusuz, harekete geçtim, bir grup topladım ve olanakları araştırmaya başladım. Bu geçişin yalnızca onun için olabildiğince kolay olması için değil,  yıllardır yaşlı bakımı üzerine yazmanın verdiği bir baskı nedeniyle de. Bunun nasıl yapılacağını bilen bir kişi olarak düşünülüyorum! Bunu çarçur edemem!

Babam tereddüt etti ve yine bahara kadar beklemeye karar verdi. O kadar para harcamak istemedi. Arkadaşlarını, gönüllü işini, topluluğunu bırakmak istemedi. Belki de  zamanı değildi.  Ben de geri çekildim.

Birkaç ay her bir komşusunun hastaneye gidişinde taşınma konusunda düşündü. Sonra işler dengeye gelince de, ne acelesi var? diye düşündü.

Şimdi bahar ve biz onun yeni, olasılıkla da son evi için hazırlanıyoruz. Peki, ne değişti?

Bir yandan korkunç, karlı bir kıştı ve bir yere gitmek zordu. (Babam yürütücü kullanıyor bir tür felçten dengesi bozulduğu için.)

Daha önemlisi, küçük bir trafik kazası geçirdi, yanlış bir sola dönüş yönlendirmesinden.  Kimse sakatlanmadı – Babam, doktora taşıyan kişi ve diğer şöför hepsi iyi- ama bu kaza onu sıkıntıya soktu. Huzursuz bir geceden sonra bir kişiye zarar vermeden önce araba sürmeyi bırakması gerektiğini düşündüğünü söyledi.

Kısa ara söz: Evet, kız kardeşim ve ben ne kadar şanslı olduğumuzu biliyoruz. Babam Bay Mantık’tır ve bu her şeyi basitleştirir.

O neredeyse tamamen parçalanmış arabasından vazgeçmekte haklıydı ama bu onu sinagoga, yoga dersine, süpermarkete gitmek için arkadaşlarına bağlı yaptı.Yıllarca gazete almak için dışarı çıkmıştı  günün kalan kısmında gazete binada dolanırdı. (Murray’ınkini okumak varken neden 75 cent verip neden gazete alasınız ki?) Şimdi, gazete alma işinden vaz geçti.

Ayrıca Bay Mantık başınıza gelmeden bir şeyin önlemini almayı savunur.

O ve annem evlerini satıp,  kendilerini 40 yıllık eşyalarından mahrum ederek ve ikisi de oldukça iyi bir sağlık durumundayken bu asansörlü binaya taşındılar. Bir yıl sonra annem kanser oldu ve taşındıklarında  pek çok baş ağrısıyla o zaman uğraşmış olduklarına müteşekkirdiler.

Şimdiki durum; bocaladığında babama söyledim, hemen hemen aynı. N.O.R.C. sinde kalabilir, kızlarından 125 mil uzakta, aylarca ya da belki yıllarca. Ama bir noktada daha fazla bakıma gereksinimi olması olasılığı var. (Yardımlı yaşam için çok hasta olana kadar bekleyen bazı insanlar hakkındaki kısmı atladım.) Yeni ortama alışmak için hala biraz gücü varken taşınması anlamlı olur.

Nihayet, “herkesi burada bırakmaktan nefret ediyorum,” diye sonuçlandırdı. “Ama bu yalnızca bir zaman meselesi ve sonra bir şey olduktan ya da düştükten sonra gitmek zorunda kalınır. Ve bu daha zor olur.”

Evet. Çok daha.

Yani taşınma gündemde- bağımsız yaşam apartmanına,  yardımlı yaşam ve tıbbi bakım  da sunan bir imkan içinde ve evimden 3.8 mil uzakta. Süreç konusunda yazacağım ki bu buradaki herkesin olasılıkla bildiği gibi stres dolu ve rahatsız edici babam için bile.

İşte gidiyoruz. Bize şans dileyin.

http://newoldage.blogs.nytimes.com/2011/05/20/moving-murray/

 

 

 

“İnsanlardaki gerçek güzelliği ancak onlar yaşlanınca algılayabilirsiniz.”
~ Anouk Aimee