Çin’de Yaşlı Bakımına Daha Batılı Bir Yaklaşım
Burada yorum kısmında, yaşlı bir insanı bir tür bakım evine yollamakla ilgili herhangi bir kararda, kınamaları neredeyse garantiye alırız, özellikle göçmenlerden gelen. Amerikalılar çok ben merkezci, çok kariyerci diye devam eder eleştiriler.
“Ben aslında Arjantin’den göçtüm ve benim kültürümde biz yaşlılara saygı duyar, onları onurlandırır ve bir ebeveyni bakım evine koymayı utanç verici ve bencilce buluruz,” diye yazıyor Cleveland’dan Maria Gonzales.
New York’tan Dr. Kat Lieu biraz daha az kibirli gibi duruyor. “Belki Asya-Amerikalı olduğumdandır, ancak kendimi asla ebeveynlerimden çok uzak görmedim,” diye yazıyor. “Onlar benim için daima oradalar. Ben de onlar için daima orada.” Asla bir bakım evi düşünmediğine yemin ediyor.
Kuşkusuz, Amerikalıların genelde bir şekilde ebeveynlerini terk ettikleri kanıtlanabilir bir doğru değil. Yaşlılarımızın büyük çoğunluğu herhangi bir kurumda yaşamıyor ve ücretli bir yardım almıyor, her zaman olduğu gibi ailelerine güveniyor. Birçok aile üyesi bir aile üyesini destekli bir yaşama ya da bir huzurevine verme kararı ve bunu yaptıktan sonra çekip gitme konusunda rahat değil.
Sıkça merak etmişimdir: Bu özellikler gerçekten kalıtsal ulusal ya da kültürel farklılıklardan mı kaynaklanıyor? Ya da bunlar farklı toplumların işleyiş yolunun bir fonksiyonu mudur, eğer buysa bu değerler toplumlar değiştikçe değişebilir.
Bu nedenle yaşlı evlerinin Konfüçyusçu “ana-babaya” saygı prensibinin binlerce yıldır egemen olduğu Çin’in her tarafında mantar gibi bittiğini öğrenmek etkileyici. Amerikan huzur evlerindeki artan azınlık toplulukları üzerine bulgularını yeni rapor eden Zanghian Feng, Çin’den 1997’de şimdi ders verdiği Brown Üniversitesinde yüksek lisans çalışması yapmak için gelmiş.
Ülkesinden ayrıldığı zaman eski işleyiş hala geçerliymiş. “Eğer erişkin bir çocukla konuşur ve ona ‘eğer anneniz ya da babanız evde bakılamayacak kadar hastalanırsa bir tür huzur evi ya da destek düşünür müydünüz?’ diye sorarsanız, şok olurlar” diyor bana bir röportajında. “Bu utanç verici bir fikir.” Erişkin çocukların, özellikle oğulların ebeveynlerini yanlarına almaları beklenir. Hikayenin sonu.
Ancak Dr. Feng Ulusal Sağlık Enstitüsü bursuyla 2006’da Çin’e döndüğünde “insanların tutumları yalnızca birkaç yıl içinde çok değişmiş” dedi, “geleneklerin daha güçlü olduğunu düşündüğünüz kırsal alanlar da bile.”
Çağdaş Çin Amerika gibi pekçok aynı demografik ve sosyo ekonomik baskılar geçiriyor , diye geçenlerde Amerikan Geriatri Topluluğu Bülteninde yazdı. İnsanlar çok daha uzun yaşıyor; aile yapıları değişiyor; kadınlar çok daha büyük sayılarda iş gücüne giriyor. Medicare gibi ulusal bir sağlık sigortası programının olmaması, yaşlı sorumluluklarını daha az sayıda omuza yükleyen tek çocuk politikasıyla Çinli aileler de bizimkinden daha büyük bazı mücadelelerle yüzleşiyor.
Güvenlik ağı yok diyor Dr. Feng ve bu “pek çok yaşlanan insanda bakım için artan bir ihtiyaç yaratıyor.” (Dünya kadar: şimdi kabaca 112 milyon insan 65 yaşın üstünde ve 2040 a kadar 329 milyon olacağı öngörülüyor.)
Yedi Çin şehrini araştırmasında yaşlı bakım evi sayısının hızla çoğaldığını buluyor, çoğu özel teşebbüs yapımı ve ihmal edilebilir bir devlet yardımıyla işletiliyor. Nanjing’in eski başkenti örneğin, 1990’da bu tür 27 eve sahipken on yıl sonra bu sayı 52’ye çıkmış. Dr. Feng ve arkadaşlarının araştırma yaptığı 2009’a kadar şehirde sayı 148 olmuş. Pekin ve Tayvan benzer bir büyüme göstermiş. Şanghay’da böyle 552 olanak var.
Belki bunlara huzur evi demek tam olarak doğru değil. Amerikan huzur evlerindekinden daha genç ve daha sağlıklı sakinleriyle bu olanaklar bağımsız ya da destekli yaşama daha benzer görünüyor. Çoğu herhangi bir hemşire ya da doktor çalıştırmıyor.
Gene de bunlar Çin’in yaşlı bakım şeklinde depremsel bir değişimi temsil ediyor. “Her iki kuşaktaki değişim hakkında konuşuyoruz,” diyor Dr. Feng. “Genç kuşak daha fazla özel yaşam istiyor” ve çekirdek ailelerde yaşamayı tercih ediyor.
“Yaşlıların üzgün olmasını beklersiniz,” diye devam ediyor Dr. Feng. “Ancak size söyleyecekleri, kendi başıma yaşamayı tercih ederim. Burada oldukça mutluyum. İnsanlarla sohbet edebilirim, her günümü oğlumun ailesiyle geçireceğime yaşıtlarımla etkinlikler yapabilirim.” Söyledikleri kadar memnun olduklarından emin değil fakat çoğu yaşlının küçük bir geliri var ve “otonomi satın alabilirler.”
(Amerika’da 1940’larda Sosyal Güvenliğin gelişiyle benzer bir değişim oldu.)
Eğer yaşlı bakımı konusundaki tutum Çin’de böylesine hızlı değişebiliyorsa herhangi bir endüstrileşmiş ülkenin bu konuda bir bağışıklığı olduğuna inanmak zor. Bazı karargahlardan diğer kültürlerin kalpsiz Amerika’lılarla karşılaştırmasını duymaya devam edeceğimizi bekliyorum ama Dr. Feng’in bu işlere bakış şekli bu değil.
“Göçmenler ülkelerindeki pek çok şeyi güzelleştirmeye ve mistikleştirmeye eğilimlidir, “ diyor. Ancak Amerika’da ve Çin’de yaşlı insanların yaşama şekillerine baktığında, “şaşırtıcı benzerlikler görüyoru.”
Paula Span
http://newoldage.blogs.nytimes.com/2011/07/27/in-china-a-more-western-approach-to-elder-care/
~ Zen Budizm
Bir cevap yazın