Yaşlanmayı Tedavi Etmeli miyiz?
Yaşlanma hastalık ve düşkünlük getirir, rahatsızlıkları arttırır ve ölümü daha da kolaylaştırır. Buna karşın yaşlılığın tedavisi çabalarına bazı karşı çıkışlar var. Çoğu temelsiz boş düşünceler ve dolayısıyla çürütülmeleri kolay. Bu çalışma bu konudaki kendi derslerimden ve yaşlanmanın olasılı tedavisi ve gerontologların çalışmalarıyla ilgili sorulara ve meraklara verilen yanıtlardan hazırlanmıştır.
Söylence 1: Yaşlanma doğaldır ve onunla mücadele etmemeliyiz
Öncelikle ve yaygın inancın tersine, yaşlanma evrensel değildir. Birçok karmaşık tür, istakozlar, kaya balıkları ve kaplumbağalar, yaşlanma belirtisi göstermez. Dolayısıyla yaşlanma yaşamın bir koşulu değildir. Yaşlanma ne kaçınılmazdır ne de evrenseldir.
İkincisi, insanlık, bir bakıma, doğaya karşı bir mücadeledir. Antibiyotik ve aşılarımız var çünkü hastalanmak istemiyoruz, aslında hastalık bir çok durumda doğal sonuçtu. Doğa çiçek hastalığını ve diğer hastalıkları yarattı ama iyiliğimiz için onları yok ettik ve kimse bunu sorgulamadı. Evet, araba kullanan, ilaç alan, gözlük takan, e-mail alan, televizyon izleyen ve yiyecek için artık avlanmak zorunda olmayan bazı insanlar ömür uzatmanın doğal olmadığını düşünür. Bununla birlikte diğer pek çok şey gibi, ömür uzatmanın da insanların bir uyumu olduğunu ve bize daha uzun, daha sağlıklı ve daha mutlu hayatlar yaşatacağını düşünüyorum.
Söylence 2: Yaşlıysak eğer ömür uzatmanın amacı nedir?
Bu yaşlanmanın biyolojisi üzerine yapılan araştırmalar hakkında Tithonus Yanlışı olarak bilinen yaygın bir yanlış algılamadır. Yunan mitolojisinde, Tithonus Zeus tarafından ölümsüzlük bağışlanan -sonsuz gençlik değil- bir ölümlüdür. Sonuç olarak Tithonus yaşlandıkça giderek güçsüzleşir ve bunaklaşır. Benim amaçladığım şey bu değil. Benim ve birçok biogerontoloğun çalışmalarının nihai amacı sağlığı, dinçliği ve yaşamı korumak ve uzatmaktır, yaşlılıkla ilişkili olan güçsüzlüğü değil. Amacımız yalnızca yaşlı insanları daha uzun yaşatmak değil – sağlıklarını geliştirerek- rahatsızlıklarını azaltmaktır, rahatsızlık durumlarını uzatmak değil. Bizim istediğimiz hastalıkları erteleyerek ve sonunda da yaşla ilişkili bütün organ bozulmalarının kökünü kazıyarak sağlıklı ömür aralığını uzatmak için yollar bulmaktır.
Hesaplarıma göre, yaşlanma tedavi edilebilseydi, endüstriyel ülkelerde en azından 1.200 yıllık ortalama bir ömür uzunluğuyla sonuçlanırdı. Bu, insanın hem beden hem de zihin olarak daima genç kalması anlamına gelirdi. İnsanlar kazalardan, salgın hastalıklardan vb. den ölmeye devam edecek. Aslında, çocuklar ve gençler de yaşlanmadıkları halde ölüyor.
Söylence 3: Sonu olan bir ömrün keyfi en iyi şekilde çıkarılır
Eski Yunanlılar ortalama 19 yıllık bir ömre sahipti ve oldukça eminim ki biz onlardan daha mutluyuz. Aslında ömür uzunluğu son yüzyılda %50 uzadı ve buna karşın yaşam kalitesi de belirgin olarak arttı. Eğlence evrimleniyor ve sosyal ayarlamalar gerçekleşiyor. Yaşlanma tedavisi demek sonsuz yaşam demek değildir, insanlar gene ölecek. 1.200 yıllık bir ömür de olsa yaşam gene de sınırlı demek. Şu anda 122 yılın üstünde bir ömür seçeneğimiz yok, bu da şu ana kadar bir insanın yaşamış olduğu en uzun ömür. Yaşlanma tedavisiyle her birimiz 100, 200, 1000 yıl hatta daha çok yaşama şansına sahip olurduk.
Söylence 4: Neden ölüm yaşamdan daha iyi?
Bu aslında ilginç bir felsefi soru. Birçok toplum bazı durumlarda ölümü kahramanlık olarak görür –örneğin; savaşta ölüm, diğer yaşamları kurtarmak için ölüm vb. Diğer toplumlar daha da abartır, ölmenin ne demek olduğunu bilmediğimi tartıştıracak kadar. Bir ateist olarak açıkça yaşamı ölüme tercih ederim. Ölümü hissetmeyeceğim doğrudur ancak ölümü karşıtıyla karşılaştırırsam, daima yaşamı seçerim. Aynı fikirde olmayanlar için intihar daima bir çözümdür.
Yaşlanmayı tedavi etmek tanrıya ya da dine ters midir? Bir ateist olarak yaşlanma konusundaki araştırmaların teolojik yönleri hakkında yorum yapmak için doğru kişi değilim, ancak tıbbın ve bir dereceye kadar da modern toplumun amacının rahatsızlığı azaltmak ve sağlığı geliştirmek olduğunu düşünüyorum.
Söylence 5: Yaşlanma tedavisinden herkes yararlanmayacaktır
Ömür uzaması tartışılırken genellikle adalet konusu ileri sürülür. Kuşkusuz, yaşlanmanın kurgusal tedavisinin fiyatının ne olurdu, bunu tahmin etmek mümkün değildir. Ayrıca, tıpta gerçekleştirilen bir kaç büyük buluş herkes için hemen kullanılır değil. İlk antibiyotikler yalnızca elitler için mümkündü ve CAT scan ve kalp nakli gibi mevcut birkaç teknoloji herkes için değil. Bu rejeneratif tıbbı ya da bu konuda ilerleme yapanları önlememiz için bir neden değil. Kalp naklini yalnızca herkes kullanamıyor diye inkar etmeyiz. Sağlığı ve yaşamı yalnızca bazı insanlar sağlık imkanları bakımından yoksun diye inkar edemeyiz. Yanı sıra, yaşlanma tedavisi başlangıçta pahalı bile olsa, kitlesel üretimle ve yaygın olanaklarla herkes için kullanılabilir olacağını tahmin edebiliriz, en azından endüstrileşmiş ülkelerde.
Vasco da Gama ve Christopher Columbus dünyayı keşfettiklerinde Avrupa kıyılarında ölüm ve adaletsizlik bıraktılar. Neil Armstrong dünya barışı olmaksızın ayda yürüdü ve Tim Berners-Lee interneti keşfetmek için yoksulluğun bitmesini beklemedi. Buna karşın bu insanların bütün bu keşifleri ve çabaları genelde toplumlarına ve insanlığa yarar sağladı. İdeal koşullar yoktur. Yeni sınırlar koymak ve yeni keşifler yapmak sonunda herkesin yaşamını geliştirir.
Söylence 6: Ekonomik yük sağlık hizmetini çökertebilir
Kuşkusuz, hayır. Aslında yaşlanmayı tedavi etmek ve sağlıklı ömür uzunluğunu uzatmak uluslar için karlı olurdu. Uzamış ömrün ekonomik değeri yalnızca ABD için yıllık 2.4 trilyon dolardır (The Ekonomist, 3 Temmuz 2000). Sağlık bakımıyla ilgili en büyük yük yaşlılardan kaynaklanır ve 65 yaşın üstündeki insanlar dünya ölçeğinde arttığı için yaşlanmakla ilgili masraf trendi artmaktadır (BM Yaşlılık programı). Eğer yaşlılıkla ilgilenilmezse 21. yüzyılda toplumlar büyük oranda kırılgan yaşlı insanlardan oluşacak bu da ciddi bir ekonomik yük getirecektir (Schneider, 1999). Dolayısıyla yaşlanmayı tedavi etmek ekonomik olarak doğrudur. İnsanlar daha uzun yaşar ama daha uzun zaman çalışır dolayısıyla daha üretken olur. Yaşlılığın çöküş yılları olmayınca sağlık bakımı ve ekonomi yaşlılık tedavisinden yarar sağlar.
Söylence 7: Aşırı nüfus bir sorun olur
Yaşam uzatmaktan söz edince aşırı nüfusu bir problem olarak dikkate almamız içgüdüseldir. 1970’lerdeMathusianizm denen ve nüfus artışından dolayı 2000 yılına kadar büyük sorunların olacağını öngören bir düşünce vardı. Bu öngörüler fena halde çöktü çünkü taraftarları tarım vb. deki teknolojik ilerlemeleri hesaba almadı. Dolayısıyla, yaşlanma araştırmalarındaki hamleleri izole olaylar olarak değil sosyal organizmanın genel evrimi içinde dikkate almalıyız. Son yüzyılda dünya nüfusu hemen hemen dört kat arttı buna karşın insanlık tarihine paralel olmayan bir yaşam kalitesine sahibiz. Aslında, yaşlanma tedavisi ile birlikte nüfus büyümesi hala “baby boom” zamanındakinden daha yavaştır.
Güneydoğu Asya gibi dünyanın bazı bölgelerinde aşırı nüfus yaşlanma tedavisiyle artabilir. Ancak, aşırı nüfusu kontrol etmek için insanların ölmesine izin vermek ahlaka aykırıdır. Yaşlanmayı tedavi edersek ve aşırı nüfus bir problem olursa insanların ölmelerine izin verme dışında çözümler bulmalıyız.
Söylence 8: İnsan deneyleri tehlikeli olabilir
Bu sorun herhangi diğer bir tıbbi atılımda da ortaya çıkabilir. İnsan üzerine deneyler hayvanlar üzerine deneylerden sonra birkaç kişi üzerinde başladı. Ürünün güvenliği ve kalitesi denendikten sonra ancak şirketler onları ticarileştirdi. Bazı ürünler çeşitli yasal kurnazlıkları kullanarak bu yönetmeliklerden kaçabilir ancak bu biyomedikal endüstride genel bir sorundur, anti-aging araştırmalarına özel değil.
Söylence 9. Bildiğimiz gibi insanlık değişir
Kesinlikle, ama bu “kötü bir şey” olmak durumunda değildir. İnsanlık Roma İmparatorluğu zamanından beri çok değişti ancak bu değişiklikler şimdi bizim daha uzun, daha mutlu hayatlar yaşamamızı sağlıyor. Yaşlanma tedavisi toplumu yeniden şekillendirir ancak böyle değişikliklerin insanlık için olumsuz olacağını hiçbir şey göstermez. İnsanlar topluma hizmet için değil, toplum insana hizmet için, insanı mutlu etmek için ve yalnızlıkla savaş için vardır. Aynı şekilde, dünya geçen yüzyılda meydana gelen birçok şey hatırlanınca yaşamak için bugün daha iyi bir yerdir, Yaşlanma tedavisi -rahatsızlıkların azalması ve sağlığın artması- onu daha da iyi bir yer yapar. Uzun dönemli bir yaşlanma tedavisinin sonuçlarını kimse ön göremediği halde ve varlık ve statü gibi kuşaklar arası potansiyel sorunlar varsa da böyle bir tedaviyle toplum karlı çıkardı. Ve insanlar kesinlikle yararlanırdı.
Söylence 10: Dünyada diğer önceliklerimiz olmalı
Kuşkusuz dünyada birçok sorunlar ve adaletsizlikler var. Birçok ülke açlıkla, fakirlikle ve yaygın hastalıklarla karşı karşıya. Söylence 5’deki adalet konusuna bakışta söz edildiği gibi endüstrileşmiş ülkelerin pahalı ilaçlardan vazgeçmesine gerek yok. Ayrıca, fakir ülkelerin sorunlarını çözmek için teknoloji zaten var – sürdürülebilir tarım, aşılar, doğum kontrolü gibi ve bunları uygulamak bu ülkelere bağlı.
Yaşlanma toplumumuzda yüz yüze olduğumuz ana bir sorun. Benim ve sevdiklerim için ana bir rahatsızlık nedenidir ya da olacaktır. Bu, endüstrileşmiş ülkeler ve batı uygarlığı için geçerlidir ve bu nedenle en fazla yaşlanmaya öncelik verilmelidir.
Söylence 11: Yaşlanma tedavisi etik olarak tümüyle yanlıştır
Doğru değil. Biyoetik ilkelerine göre, yardım severlik ilkeleri gibi, yaşlanmanın tedavisi insana yarar sağladığından, zarar vermediğinden, etik olarak yanlış değildir. Anti-aging terapiler yaşlılığın ana yatkınlık faktörü olduğu birçok hastalığın düzeltilmesine hizmet eder. Tersine, yaşlanma için bir tedavinin olması ve hastaların kullanımına sunulmasının reddedilmesi acı ve sakatlıklarla sonuçlanır, dolayısıyla, açıkça ‘zarar vermeme’ prensipleriyle çelişkili bir durum. Yaşlanmayı tedavi etsek bile bireyler yaşlanmayı isteyip istemediklerini seçebilir, dolayısıyla, ‘otonomiye saygı’ prensiplerine uygun. Yaşlanma tedavisi olduğu halde bir kişi yaşlanmaya devam etmeyi isterse kimse onu yaşlanmamak için zorlayamaz. Bunun gibi, yaşlanma için tedavinin güvenli ve etkili olduğu kanıtlanırsa bundan yararlanmak isteyen herkes için kullanılır olur.
Leon Kass ve Francis Fukuyama gibi bazı biyoetikçiler ömür uzatmanın ahlak dışı olduğunu düşünür. Kuşkusuz, ,insan ömrünün %50 uzadığı son yüzyıldan beri biz zaten bizi canlı canlı yemelerine izin vermemiz gereken bakterilere, virüslere ve kansere karşı ahlak dışı hayatlar yaşıyoruz. Umarım yukarıda açık bir şekilde anlattım; yaşlanma tedavisi etik olarak yapılması doğru olan şeydir.
~ Gene Cohen
Bir cevap yazın