İsveçli sosyolog Lars Tornstam’dan  gerotranscendence adını verdiği duruma bir örnek vermesini istediğimde bir kokteyl parti planlayan hipotetik bir kızı tanımladı. Yaşlı annesi genelde sosyal ilişkilere girmekten hoşlanıyor, dolayısıyla kızı da onu her zaman ki gibi davet ediyor, ancak bu kez anne reddediyor. Doğal olarak kızı endişe ediyor. Annesi hasta mı? Depresyonda mı? Bu davranışı ona benzemiyor.

25 yıldan fazladır yaşlılığı araştıran Dr. Tornstam ‘belki de hiçbir şeyi yoktur’, dedi. ‘Değerlerimiz ve ilgi alanlarımız 20 yaşında olduğumuz zamandan 45 yaşında olduğumuz zamana kadar genelde durağan kalmıyor, neden sonraki on yıllarda böyle tutarlılık bekliyoruz ki?’

“Gelişiyor ve değişiyoruz; olgunlaşıyoruz,” diyor, benimle Uppsala’daki (İsveç) evinden yaptığı bir telefon söyleşisinde. “Tüm yaşamımız boyunca devam eden bir süreç bu ve hiçbir zaman bitmez. Orta yaşta yaptığımız yanlış, iyi yaşlanmanın 50 yaşında olduğumuz haldeki gibi devam edeceğini düşünmektir. Belki öyle değildir.”

Yalnızlık ve birkaç yakın arkadaş için giderek artan ihtiyaç devam eden olgunlaşmaya bağlanan özelliklerden biri. Yani yaşlı anne düşüşe geçiyor anlamına gelmez bu, evrimleniyor.

“İnsanlar bize 80 yaşında farklı insanlar olduklarını söylerler,” diye açıklıyor Dr. Tornstam. “Yeni ilgi alanları olur ve bazı şeyleri geride bırakırlar.”

Beni Dr. Tornstam’ın gerotranscendence teorisiyletanıştıran, sık sık olduğu gibi, bir New Old Age okuruydu, sağol,  Carol.

1980’lerde çalışmalarını yayınlarken, dikkat çekti. “Öyle alışılmadıktı ki,” diye hatırlıyor, Dr. Tornstam’ın teorisini öğreten (bu konuda biraz kuşkulu olsa da), Güney Kaliforniya Üniversitesinden sosyal gerontolog Merril Silverstein, “kafamızdaki ‘başarılı yaşlanmayla’ ilgili, hastalıklardan kaçınmak, üretken olarak devam etmek, sosyal ilişkiler kurmak gibi  güncel fikirleri değiştirdi. Tersini, kendi bilincine çekilmeyi, savunuyordu.

Eğer Dr. Tornstam haklıysa (meslekdaşlarıyla beraber binlerce insanla söyleşi yaptılar ya da anketleri incelediler) yaşlı insanlarda üzüldüğümüz ya da acıdığımız bazı şeyler bir eksiklik, bir dezavantaj olmayabilir.

Örneğin, bazı yaşlı insanların geçmişle  şimdiyi karıştırma eğilimlerini ele alın. “İnsanlar bazen algılarını zamanın değişmesi üzerinden tanımlar,” diyor, Dr. Tornstam. Hissederler ki, aynı anda hem çocuk, hem orta yaşlı, hem de yaşlı olabilirler. Eğer 80 yaşındaki birisi bu duyguyu modern bir nöroloğa anlatırsa doktor notlarına hastanın zaman ve mekan oriyantasyonunun bozuk olduğunu yazacaktır.

Ancak Dr. Tornstam bu özelliği “zamanın sınırlarını aşma” olarak tanımlıyor ve bu değişimleri (daha fazla kendiliğindenlik  ve şakacılık, daha az  kendi dertleriyle meşgul olma ve kozmik aşkınlık duyguları) deneyimleyen yaşlı insanların yaşamlarından daha büyük doyum aldıklarını söylüyor.

Kuşkusuz yaşlı insanların önemli bir kısmı değişen yoğunluklarda bilişsel sorunlara sahip ve Dr. Tornstan bunamayı gerotransendence diye geçiştirmeyi kastetmiyor.  O, bir yaşlı insanın bu duyguları tanımlarken bile gerçeğin farkında olduğunu anlamak için dikkatli karşılıklı konuşmalar yapılmasını öneriyor.

Dr. Tornstam’ın çalışmasının ülke içindeki kabulu çeşitlilik gösteriyor gibi görünüyor.  Amerikalılar etkinliği ve üretkenliği önemserler – verandadaki sallanan koltuğa çekilmemeye söz-  bu,  birinin sallanan koltuk ve tefekkür ve onlara eşlik eden dinlenmenin yaşlanmak için iyi bir yol olabileceğini tartışmasını dinlemeyi zorlaştırıyor. Eyleme öylesine gönül vermişiz ki, Kansas Üniversitesi geriatristi David Ekerdt emekliliğe bakışımızı tanımlamak için “meşgul etik” (the busy ethic) terimini ortaya attı.

Öte yandan, Dr. Tornstan’ın sitesini en çok ziyaret edenler Amerikalılar, dolayısıyla belki  de onun önerdiği fikirler burada rağbet görüyor.

Yaşlılara bakanların onun araştırmasından ne öğrenebildiklerini sordum. “yetişmiş gençlere söylemek istediğim şu ki, anneniz ve babanız orta yaşta olduklarından daha farklı insanlar  olarak gelişebilirler”, diye yanıtladı. “Söylediklerini ve yaptıklarını otomatik olarak kötü bir şeyin belirtileri olarak etiketlemeyin.”

Uppsala Üniversitesinden, bu yıl düşündüğü, kendi emeklilik planları konusunda pek emin değil. “daima yaptığım şeyleri aynen yapmaya devam edeceğim,” diyor. Ancak gerçek yanıt, “bilmiyorum, konuyu açık bırakıyorum.”

Bu arada, kendisine büyük bir Yamaha motorsiklet almış, onunla Uppsala’nın az bilinen taraflarını geziyor. “Daha önce hiç gitmediğim yolları buluyorum ve manzaranın ne kadar sıra dışı bir güzelliğe sahip olduğunu keşfediyorum,” diyor. “Ve bunu hayranlıkla deneyimliyorum.”

Paula Span, Aging’s Misunderstood Virtues. The new Old Age

 

“Uzun bir ömür için dua eden fakat yaşlılıktan korkan aptallarız.”
~ Çin Atasözü