erkek ayna

Bloglarda, forumlarda, ticari web sitelerinde ve daha fazlasında ne kadar çok insanın bu konuda tartıştığı şaşırtıcı.

Her zaman birileri (genellikle kadınlar) ya da bir arkadaş olduğundan daha genç görünecek ve davranacak (her ne anlama geliyorsa). Ya da biri o eskimiş aforizmayı, yalnızca hissettiğiniz kadar yaşlısınız, bulup çıkaracak.

Bu iki yaş inkarcı söylem geçenlerde posta kutuma düştü, Google Alert Together tarafından bir çok ek yaş ayırımcısı ve yaş karşıtı klişeyle hikayeye bağlantı vermesi çok rahatsız edici.

Kuşkusuz “hala” cümlesi vardı. Şunu bilirsiniz: 84 yaşında ve hala –sizi seçiyor kendi yemeklerini yapıyor, araba kullanıyor, tenis oynuyor. Ve geçen yılları kabul etmeyi reddeden herkesin her zamanki favorisi- yaş yalnızca bir sayıdır.

Bu çalışmayı yazan 66 yaşındaki hanım kendini yaşlı olarak kabul etmeyi reddediyor çünkü kendisinin ve arkadaşlarının aktif olduğunu, bazılarının “hala” çalıştığını, diğerlerinin egzersiz yaptığını, okuduğunu, torunlarıyla oynadığını ve gönüllü olarak çalıştığını yazıyor.

Fakat gönüllü çalıştığı evdeki insanlar “kesin olarak yaşlılar” bunu  emin olarak söylüyor, çünkü “yapabilecekleri bakımından sınırlılar.” Sınırların ne olduğunu söylemiyor ama tahmin etmesi zor değil.

Bunu söyleyerek yapmaya çalıştığı kendini ayırmak, pek çok sağlıklı yaşlının yaptığı gibi, aynı yaştaki, engelli, düşkün, bunamış ya da yalnızca biraz kafası karışık , asla öyle olduğunu dikkate almayan ancak tanrı aşkına…

Kendi yaşlanmalarının inkarı içindeki insanların ümitsizliği yalnızca diğer web sitelerinde ortaya çıkmıyor.  Konu burada gündeme geldiğinde daima “yaş yalnızca bir sayıdır” tarzı yorumlar ya da yaşlılığın başladığı kesin anı dikkatli ayrıştırmalar var (daima kişinin kişisel geleceğinde uzun bir yol var.)

Bu savunmacılık, biz biliyoruz ki, korku nedeniyle. Yaşlanma korkusu, daha uzaktan görmek için bir adım geri atarsanız yalnızca ölme korkusunun dumanlı bir ekranı. Bunu anlıyorum. Eski bir deyişin söylediği gibi, kimse buradan canlı çıkmayacak.

Ama şu anda, bugün, yaşıyorum. Ve siz de yaşıyorsunuz. Ve bu blogu okuyorsanız, olasılıkla yaşlısınız ya da yaşlanmaya çok yakın –isterseniz kabul etmeye hazır olun, isterseniz olmayın.

Ve değilseniz, yaşlı değilmiş gibi yapmak için ne kadar zaman ve çaba harcadığınızı bir düşünün. Kuşkusuz bundan yorulmuşsunuzdur. Kuşkusuz yalnızca olmanın ne büyük bir rahatlık olduğunu hayal edebilirsiniz.

Ben? Yaşlılığımı sevmeyi , kendimi yaşlı bir kadın olarak sevmeyi başarabilmek için  yıllarca çalıştım ama başardım ve bugünlerde bu başarıdan daha pek çok yıl keyif almayı umuyorum.

Şu anda gençmiş gibi yapmayı bırakmak için çaba göstermeye değer olduğunu bilmenizi istiyorum. Yaşlanmanın galiba  siz artık çalışamayana, pişiremeyene, tenis oynamayana, gönüllü işler yapamayana, egzersiz yapamayana ya da torunlarınızla oynayamayana kadar ortaya çıkmayacağına inanan yukarıdaki kadının yanlış fikrini bırakın.

O yaşlanmayı yalnızca çöküşe girme olarak tanımlama konusunda hatalı.  Eğer dürüst olmaya istekliysek, yaşlılık yaşamın çocukluktan ergenliğe, erişkinliğe ve şimdi de yaşlılığa olan doğal bir gelişimidir.

Bugünleri başka bir şey olmaya çalışarak neden ziyan edelim? Gerçekten kendinizi kırışıklıklardan, gri saçlardan, şişmiş karından, ezik patates gibi kalçalardan, sarkan ciltten ve yaşlılığın bütün diğer göstergelerinden kurtarabileceğinize inanıyor musunuz?

Budist yazar ve öğretmen Lewis Richmond’un (Spirtüel Bir Pratik Olarak Yaşlanma, adlı kitabından) aşağıdaki alıntısından hoşlanmak için Budist olmanıza gerek yok:

 “Kendimizi daha genç, daha iyi halimizle (belki de yalnızca geriye bakışta iyidirler) karşılaştırmayı sürdürdükçe yaşlı, daha bilge biri olma şansımızı yok edeceğiz.

“Uyum bilgeliği bir zamanlar ne olduğumuzu unutarak ve şimdi kim olduğumuzu benimseyerek başlar.”

http://www.timegoesby.net/weblog/2014/06/when-does-middle-age-end-and-old-age-begin.html

“Çünkü bazı şiirler bekler bazı yaşları.”
~ Behçet Necatigil